6
Yorum
22
Beğeni
0,0
Puan
2826
Okunma

gelincik toplamış dağ etekleri
yağmur dağıtan bulutlara aşıktı
çocuktu daha mevsim
çıplak ayaklarıyla
tanışırdı toprakla
özlem
insana ait değildi
canlı ne varsa hayata dair
hepsinin sığınağında mülteciydi
ellerin
suyun yatağına dağınık sarı sıcaktı
çakıl taşları parmaklarına tırnak
gelip geçenlerin
yüzlerini yıkardı
ah şahrud
bileklerinde görürdüm hayatı
uzağında pimi çekilmiş çığlık
saçlarına bir soluk sürmek için
suyumun yatağında kıvrılır akardım
çatlardı tohumlar
kurumuş yapraklar üşürdü alnımda
ucu olmayan yolların
bilmediklerimden gelirdi otobüsler
büyür, büyür ve geçerlerdi küçülerek
boynumda suskun ağaçların gölgesi
fırtına kuşlarıyla aklımı kaçırır
ceylanlarla inerdim yatağıma
ölürdüm her ezan vakti sana
besmeleyle doğrulan gezginin tespihiyle
dirilirdim dualarına
ah şahrud
kavim göçleriyle
kıl çadırlar kurulmuş kıyımda
masalcı adamların tütün kokusuyla ağlardım
her uykuya dalan çocuk için güler
etekleri kirlenmiş kadınlar için susardım
herşey biraz ahraz
ben sana duyumsayan ırmaktım
duyardım sesini
solu sevgili dolmuş eşkıyalar
kırık bir demlikte
taş üzeri demlerdi çayı
içim sen dolardın
serilirdin rüzgarın ıslığıyla göğsüme
yıldızlar kapanırdı ansızın
gözlerimde soyunmuş suların
karışırdı sularıma
öyküsü yarım bir eylül yağmuruyla
dokunurdum sana
zaman geçmişin artığını alır giderdi
ben her anıyla vaktin
sana yaşam olur başlardım
koyaklar savurur uçurumlara
uçurumlara tutunmuş bir ağacın
köküne sayardım seni
acırdım kendi halime
yatağıma sığmaz
düşlerle kanatırdım sularımı
ay düşerdi çiçeklerimin gözlerine
mercan denizlerin
gemileri geçerdi üzerimden
başımda dönen martılar olurdu bulutlar
hasretine bir pus yakar
sisleri salardım yatağına
ah şahrud
harflerin sesleriyle şiirler yazardım
her kelime senle ıslanırdı
anlamı yoktu belki söylediklerimin
herşey yatağımın içinde
sana yanan sularımdı
ayrılıklar büyütemedim
senden gitmek için hiç gelemedim
ölümdü yalan, sedece ölümdü
ben öldüğüm zaman tekrar yaşardım sana
nemrutun taşlarından yumuşaktım
rüzgarından sert
kahır ağıtlamış dudaklarda
çatlamış yangınlardım
her seferinde suslarla sönerdim
ah şahrud
seyduna oldum yiğitlik aşkına
kollarıma yürüdü kanayan puslu yokluğun
derinlerimde ağladım
sığımda sustum utandım
yar dedim serinliğine
ateşle yandı dilim
vazgeçmedim
ah şahrud
senden hiç vazgeçmedim
sağıldı bütün sularım
mevsimler dört duvar tünedi yüreğime
taşlarım, kumlarım, çamurlarım ağladı
bir kez seni görüp kurusaydım dedim
dedim ah kusarak devrana ıslak sevdanla
yandı sularım
yandı etim
yandı yatağım
dağları üzerime devirdi aşkın
ben senden vazgeçmedim
vazgeçmedim sularından
ah şahrud
sevdandı bu rivayet
ben sana olan rivayetimden geçmedim
geçemedim
...