16
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
2128
Okunma

İlk defa kızımın sözleri üzerine fark ettim vahim durumu:
’ Anne,anannem beş rakamını çizmeyi bilmiyor!
Dört yaşında ki kızımın sözleri üzerine, anneme sorduğumda’ Bir an beynim durdu, parmaklarımda kalem hareket ediyor ama beş rakamını yapamadı. Üç yapacak oldum, yok beş böyle değildi dedim içimden, bir iki salise sonra hatırladım yaptım, ama Dilek hemen fark etti bocaladığımı...
Annemin alzheimer hastalığının başlangıcını böylece fark etmiş olduk...
Annemin sözleri çok can yakıcıydı.
’ Bugün beş rakamını, yarın sizi unuturum. Ama siz beni unutmayın!
Bir gün bir eve misafir gittim. Eve diyorum, ev çok güzel, saraylar gibi geniş odaları, bir mutfağı var bizim evin salonu gibi, balkonu hakeza yine öyle.
Ev kalabalık, kızlar, torunlar, kuzenler, yeğenler derken ev dolup taştı.Ev sahibi hasta yatalak, ne geleni görüyor ne gideni. Tekerlekli sandalyede oturuyor, beni misafir olarak götüren arkadaşım, bu zavallı ev sahibinin torunu. Mutfağa gittiğimde arkadaşım, ellerinin içine almış babannesinin ellerini, çömelmiş, gözlerinin içine bakarak konuşuyor.
Ben de aynısını yaptım, ellerini aldım avuçlarımın içine, gözlerinin içine bakarak hatırını sordum...
’ Nasılsın teyze?
’ Bak ne çok seviyor seni torunun, hep senin için toplandılar buraya! Kızların gelinlerin torunların, sana çok değer veriyorlar, hastaların duası kabul olurmuş, bana dua etmeyi unutma, ben de sana dua ederim...
Torunun yüzüne nasıl baktıysa bana da öyle baktı, donuk, hissiz ve buz gibi...
Ama merhamet ve sevgiyle örülmüş pozitif bir duvarla örüldü sanki etrafımız. Ellerini bıraktığımda, hafifce ovaladı ellerini. Biz salona geçiyoruz diyerek ayrıldık yanından.
Akıl ne güzel nimet, evin sahibi diyorum, evet evin sahibi ama evin hiç bir sorumluluğu artık O’nu ilgilendirmiyor. Misafir gelmiş, yemiş, içmiş umurunda değil. Kuran okundu, hediyeler dağıtıldı, her gelen bir çeşit yemek getirmiş, kimi börek kimi kek, kimi salata...
Bir yardımcı tutulmuş, bir de yemekleri yapacak ev işlerini düzenleyecek bir kadın daha. Bu ikisi çekip çeviriyor evi.
Mal sahibi mülk sahibi, Hani bunun ilk sahibi, Mal da yalan mülk de yalan , Var gel biraz da sen oyalan.(Yunus Emre) Nasıl hak vermeyelim bu kıymetli dizelere.
Annemin söylediği, ne kadar doğru değil mi? O’nlar unutacaklar bizi ve her şeyi... Peki biz unutacak mıyız?
Aklımız başımızda iken, tatlı dilimiz var iken, dinlerken sevdiklerimizin dertlerini tasalarını, ağırlarken onları çayımızla kahvemizle...
Evimiz bizim iken, sevdiklerimiz bizim iken. Gelmeleri gayet normal zaten. İş O’nlara ihtiyacımız varken yanımızda olmaları değil mi?
Bir gün sevdiklerimizi unuttuğumuzda, sevdiklerimiz lütfen gelsinler bizi görmeye. haftada bir gün değil ama ayda bir kez. Veya senede bir gün... Elimizden tutup, yanağımıza bir buse kondurup kulağımıza fısıldasınlar ne olur...
’ SENİ SEVİYORUM, SEN BENİ UNUTTUN BELKİ AMA BEN SENİ UNUTMADIM BAK!
Ve asla unutmayacağım!
bir gün olur ya insanlık hali
unutursam beş rakamı gibi
kendimi
buz gibi duvarlar örmeyin etrafıma
gelirken ziyaretime mor menekşeler getirin
ellerimi tutup avuçlarınızdan yayılan sıcaklığı gözlerime uçurun
ağlarsam
sevinçten bilin
üzülmeyin acımayın devam edin ziyaretlerinize
belki ben öylece daha mutluyumdur
gözlerimde donan bakışlar gibi acılarım da donmuştur
hüzünlerim mola vermiştir
us gibi emekli olmuştur
cennetin bir köşesinden izliyorumdur belki
gülümseyerek bakıyorumdur sevdiklerime
ateş her zaman yakmaz belki
gül olur avuçlarıma dökülür yaprak yaprak
ve ana kucağı gibi sarıverir kara toprak
5.0
100% (19)