4
Yorum
15
Beğeni
0,0
Puan
1438
Okunma

ucube yalnızlık ...!
kör bir suyun
yatağına sığmayışı
şu gaflet keşkeleri
...
bırak uyusun
sağır bir zamana kapanmışsa gözlerim
acımı duyumsayacak kadar adamım
şimdi telgraf içine saklanmış
kısacık bir hece gelir
senin uzun anlatımlı saçlarından
ağır başlı yüreğimin
çocuk söylemine karışır
bir dağınık vakti
başımı dayadığım
kurşuni yalnızlığın
o çok kalabalık acılarına özendim
kimliğini kaybetmiş
ve hep tersine akan bir ırmağın
tesadüf bu ya
rüzgarla hep aynı yerde karşılaşması gibi
dönüp dönüp seni sevmeye yeniden başlıyorum
...
daha demin pencereden gördüm
bir tek düş toplamamış çingenenin
el arabasının ortasındaki bebeğin gözlerindeki ışığı
ışığın arkasına yaslanmış o büyümemiş kirlilik
en fazla bebeğin ağzına dayadığı biberonun içinden gelendir
baksana
yeni yeni idrak ettiğim haliyle paylaşıyorum
hayatın resmini seninle
üstü başı küskünlük açan insancıkların
barışmaya meyil vermediği bir ortak sus yalnızlığı
paçavra aldanışları
bir bir asıp güneşin gölgesine
hesaplayamadığım sıcak bir hayat benimki
bırak daralsın düşlerim
onca büyük coğrafyasına
topu topu düşen bir santimlik kayıp
kayıpların ardından ağlaşan anaların
ellerindeki fotoğraflara takılınca aklım
gözlerimden isyanın firar etmesi bir oluyor
yapabilirsen
her günaydına
bir acı süren zamanı tarif et bana
olmasa
yitirilmiş bir öyküyü deşifre ederim gökyüzüne
gökyüzü afişleriyle zamanı değiştirir bir umut vakti
boşluğuma yediğim o güzelim pişmanlıklarım
doğru dürüst bir anlam kazandıramadı duruşuma
illede kavga
illede yasadışı bir aşk
şimdi gecenin ipini çektiğim
denizle yakamozun sarıldığı vakitte
nemin tenime verdiği kanamayla
iki dudak aramdan gri bir sen salıyorum
gözümün çukurları
kokundan gelen serinlikle doluyor
karanlığın göz yanılmalı şekliyle
ağacın gölgesine dayandığına yemin edebilirim
ve dallarının arasından yıldızlar geçiyor
yazdığım
son kelimenin sonuna gelen noktanın
hem görünmeyecek kadar küçük
hemde anlamıyla büyük oluşu gibi hayat
boş bir kağıda karaladığım zihnim
hiç hesapsız akıyor harflerin damarına
pek ayak uyduramadığım virgüller
yaşamımın duraksadığım yerlerini hatırlatıyor
dokunma
olduğu gibi çelimsiz kalsın cümlelerim
sen dilinin ucuna getirdiğin
ve orada büyüttüğün konuşmayla düş sessizliğime
bir masalın orantısız saçmalığıyla
gerçek hayatın sözüm ona doğrularını
kelime kelime ifşa et
bildiğim
dışarıda kaskatı kurumuş hava
sokakların arasına karışmış anlatım bozukluğu yorgunluklar
sen sesine bir sabah giydir
ve gecenin bitiminde doğur onu dudaklarının arasından
...
korkuluk düşlediğim kargaların tahribatında
uçurumları olanaksız bir sıkıntıyla uğurluyorum
martıların ağlayışı gözlerime doluştu
arka pencerede uçuşan perdenin aralığı rüzgar
bırak sen
olduğu gibi dağılsın sancılarım ...!
dip notların kocaman anlamı