5
Yorum
14
Beğeni
0,0
Puan
3045
Okunma

altı değiştirilmemiş toprağın
güneşin memesinden süt içmesiyle
sadece kayaların rengine kulaç atmıştır
denizi olmayan elleriyle Mezopotamya
kül dağınığı yolların
kurşun seslerini avuçladığı göçlerde
çocuk ölüleri
kırık testilerin çatlağından sızarken
Cizre Sümerce bakmayla konuşur
sürekli yalnızlık içen kawa’nın ateşiyle
bir arpa boyu yüksekliğinden
Helin yüreğiyle
Dicle’den Cudi’ye avuç açan Memu zin
aşk denilen
bir karasu soğukluğu ile
saklanır Yusufçuk kuşuna
kulağına ezanı
bir Süryani ağzıyla
ve Kilise çanlarının gece dağıtması arası
okuduğunu söylerse dağlı bir rüzgar
sevdiğim inancıma
bir Ayet gerçeğiyle
Besmeleli dokunacağımı haykırırım
hiçbir ayrımcılığı katmadan şark göçlerine
turna kadar yorgun
toprak damlar kadar yangın kadınlar
renklere bağımlı entarilerinin
etek kıyılarına süzülen
siyah beyaz sessizlikleriyle açar her iklim
sırtlarına vurdukları
bir acıklı dayak
bir kenger kokusu duyumsama
altı üstü batmış hayallerin
ardına çizilmiş
bir ağıt sesinde karalama hayat
kapıların eşiğinde
beşiklerden lisansız düşmüş
kimliksiz coğrafyalı bir kaçak yağmur
kara sapan çağlı türküleri vurdu
sonrası zulüm artığı deyişlerin
devamlı değiştirildiği saklı yalnızlık oldu
artık kavimler hazırlığında
şark fişlenmiş bir kayıp geçmiş
ve aranıyor sultasında
bulunamayan gencecik ölüler çekiliyor
Mezopotamya yıldızlarından
...!