2
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
1378
Okunma

gelincik tarlalarında gezinen
rüzgardı gece
kuşların uyuduğu saatte
gençliğimi öperdim
etrafa saçılmış
ninemin boncuklarıydı hatıralar
istanbul gebe bir hatun gibi taşırdı bizi
nedense küskündü yağmur sevmezdi bu şehri
ademoğlu bir damla su için
hazırdı yarmaya göğü
puslu günlerdi
her gün taşlar sopalar...faili meçhul ölümler
gölgenin gölgenin üstüne bindiği zamanlar
en çok tarhana çorbası
pişerdi evlerde
babaların yamalıydı ceketleri
çocuklar misket taşırdı ceplerinde
radyo dinlenirdi kahvelerde
ne olacaktı bu memleketin hali
memleket kuşların kanatlarına öykünürdü
iki kelam etmek
içini dökmek için sövmek
ateşten gömlekti
nihayetinde cop vardı
yumruklar... tekmeler...
arka sokaklar cehennem çukuruydu
canına kıyan ben yaşında gençler
intiharı kurtuluş sanan
bir de taze gelinler severdi ölümü
yaşam mengeneydi sıkardı umutlarını
nazenin laleler misali
bükülürdü boyunları
ah komşularımız vardı
sımsıcak gülümsemelerini koyarlardı
günün ortasına
bir tutam tuz...yağ...salça derken
varsa bir baş kuru soğan istenirdi
sonradan ödenmek şartıyla
komşu komşunun külüne muhtaçtı
kerem ile aslı
ferhat ile şirin
leyla ile mecnun...
anlatılırdı baldan aşklar
gizil düşlerde samanlık fantezileri
aşkın bakir olduğu zamanlar
dedem ninemi allı güllü fistanıyla sevmiş
babam annemi pazen entariyle...
kuşların yanında sevişirlermiş
karıncalar gezinirken üzerlerinde
biraz sıkıştırınca
bülbül gibi öterlerdi ebeveynler
ah gençlik
bir tayın nal sesleri...
gönül gençyılmaz
5.0
100% (9)