0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1268
Okunma

Voltasını yere atıp avuçlayan ölüm
Ses vermez, kapıyı çalmadan girer
Davetsiz bir misafir gibidir
Kutlu bir davet ile ferman buyurur
Gidiş O sultanlar sultanınadır çünkü
Yoklar sol yanı, elması arar
Kömürleşmiş taşı çevirir elinde sonra
Bazen huzurlu bir gülümseme
Bazen de acı bir yutkunuş bırakır yüzlerde
Ölüm dost gibidir , yalnızlığı sevmez
Alınan nefesi, nefeslerine katarak
Bir tutam tuz atar yemeğe
Yada şeker serpiştirir yüreğe
Yüreğin atışları ,kum saatindeki tükeniş gibi
Soluklar bu saatin tanecikleri
İz bırakmaz, profosyonel bir cinayet gibi
Peşine düşmez kimse ,
Korkar ,gölge bile
Adresi şaşmaz, götürür her zamanki yerine
Hayır ve günahı serpiştirir kabre
Yağmuru eler, elek elek üzerine
Taşları çatlatarak yeşerir tohumlar ahirete
Ölüm, ömrün durulanması gibi toprak altında
Göklerdeki uyanış kokusunu duyarak
Tatlı bir ses ile çağrılarak
Dünya yükünü omuzlarından kaldırarak
Beşiği sallanan oyuncakları bir kenara atıp
Nuhun gemisine kendini nefes nefese atmaktı
Yolun yolcusu olup bu aşk kervanına katılmaktı