8
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
2605
Okunma

resim:YALOVA..saat:23..
ötekiyim ... !
eskiye dair
bilinç altı olduğunu ispatladığım
her şarapnel sarsıntısı anıma
büyük bir sığınmayla yaklaşıyorum
resimlerin ellerine dökülen griler
kendinden uzaklaşan isini özlüyor sessizliğimin dibinde
her öksürüklü rüzgarın açılmasıyla
hapşırmaya meğilli dizeler basıyor ruhumu
kelimelerin düşük yapmasında
titrek küfürler dağılıyor masanın ahşap tükürüğüne
eskiye dair
hazırlıksız yakalanıyorum özlemin üflemesine
...
uyuyormusun
bak tek kişilik bir gecenin
merasiminde karşılıyorum sensizliği
avutulmuş bir kaç bebek rüyası
ve çıplak teslimiyet buruşturan tenlerin
ısırılmış üşümesiyim
uyuyormusun
ayağının soğuk derisine
açık görüşlü bir mahkumiyetle geliyorum
daha siyahlığın avuntusunda ayyaş zaman
üzeri yıldızlarla örtülü sokaklar var düş seslerinde
saçlarının yastığa dağılışını resimlerken penceredeki buğu
dışarıdaki inzivaları duvara yapıştırıyor korkularım
uyuyormusun
sessizliğimin namlusuna sürerek aşkı
seyrediyorum mermi hızında çarpan güzelliğini
idrak edemediğim bir mevzu görsel sıcaklığın
elimi uzatabilsem
ah uzatabilsem yanağının ay ışığına
dokunabilsem hasretinden ölümleri beslediğim nefesine
iki elini birleştirip
çenenin altına koyuşunu görebilsem
sadece sevgili sadece
tahta bir düşün üzerine oturup
karşımda seni hissedebilsem
ve yavaşça açılır belki yitikliğin kapısı
içeri girer bulmanın mucizevi erdemi
kapanır tüm olasılık hüzün dağılmaları
susar vaktin içinde
bir daha konuşmamak üzere yenilgiler
...
eskiye dair
saklanıyorum diğer bütün yanlarımdan
ve sarılıyorum
senle olan ötekiye
hani çocukluğun kaybedilmeyen mutlulukları gibi
kaybetmiyorum seni
ötekiyim
unuttuklarım gölgesiz bir hava zerresi
sen gölgesinde ağaç beslediğim kuş gözleri
eskiye dair
kışlıkların arasına koyulduğunda yokluğun
baharın papatya açar lisanında var oluyorsun
çözemediğim kadar acıklı hayat biliyorum
ağıt sesleri çarparken yüreğimin dinamit fitiline
kitaplar dolusu çoğalıyorum bilge sevdana
eğilmiş dalların çiçekleri erikleri yeşile verdi çoktan
nisanın sayfalarının açılmasından sonra
kelebeklerin bir günlük aşkları başladı
eskiye dair
hürriyetimin usunda koşuyor
deniz fenerinin gözlerinden düşen atlar
ihtilaller bağırıyor köz yıkıntısı kentlerimde
ve dumanların ağır vebali havalanıyor
acılarımın ülkesinden
azıcık ağlarmısın bana
şu son geminin bulut yüklü yolculuğunda
güvertesine bastırdığım martı susmalarını yıkarmısın
azıcık ağlarmısın bana
eskiye dair
hala diriliğini kaybetmemiş saklı gülüşüm için
kaybedilmiş hayaller dolduruyorum mektuplara
azıcık gözyaşından sağarmısın mısralarıma
sadece sevgili sadece
bir tutam düş için
ılık ılık bakarmısın göz ucu şafağından
...
şimdi
uyuşturucu almış kentin
kendiyle kavga eden caddeleriyim
camekanlarda olmayan figürsel aşklar
kaldırımlarında yok pahasına öldürülmüş hayaller var
her köşe başına yığılmış
eflatun yüzlü
lacivert yalnızlıklar
ve cinayetler ezberleyen
fuhuş sancılarında ruj lekeli kimliksizler ölüyorlar
şimdi
dar ağacına sohbette ayaklanmış duygularım
her sola çektiğinde kentin kan kaybı
irili ufaklı korkular geçiyor yağmurun altından
ıslak cümleler verdiğim sevgilisiz kalmış deniz
dalgalarını dövüyor şarap şişesi kırığı dolu kayalarda
şimdi
hayalin gerçeğinde kaybolmuş kentin
sefili şiirlerim
paragraf başı meczup yanım
mısralar arası susan berduş kayıplarım
unuttuğum birşeyler var biliyorum
aklımın u dönüşlerine savruluyor heceler
dilimin nemli gecesinden geçiyor harfler
ama bulamıyorum unuttuğum unuttuklarımı
sahilin kirpik uçlarına yaslanıyorum
dudaklarımın arasında tütün ağacı
saçlarıma değiyor hissettiğim içtenlikler
ama bir anda zifiri alışkanlık oluyor bastırdıklarım
ve bulmaya çalıştıklarım
uzun bir yolculuk olup geçiyor bilmediğim uzaklardan
omuz dağlarıma
serilerek uykuya dalıyor başının hayali
ardı ardına sıkılan kurşunlar gibi
sekiyorum bir o şiirden bir o şiire
pencerenin önsözü yağmurun ırmaklarıyla yayılıyor duvara
baştan sona kaybede kaybede geldiğim yalnızlığıma
sarılarak susuyorum ağır bir bozgunla
demlenmiş karanlığı
tecrübesiz sensizliğimle içiyorum
sanırım dışarıda plansız yaşlanıyor hayat
gecenin parmak uçlarında çoğalıyor ürperti
karanlığın karnına değiyor rüzgar
tam yaşamsal alışkanlıklar
yarı ölümlü düşlere devredilmiş
kapanıyor besmele sonrası kitapların perdesi
son bir öpücük konuyor yanıbaşına düşen dudak izine
artık
trenler çoktan terketmiş garların yüreğini
her umudun bir çocuğu yürüyor yarın adlı inançta
biraz değişim biraz kalıcı düzen karmaşası
ve hayat devam ediyor
kaldığı yerin hemen sonrası...!
...
tutuklanınca gözlerim en çok seni görmeyi özledi...