8
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
2521
Okunma

isminin çıplaklığına
suyun renksiz saflığını getirdim
her harfin arasına dağılan birikintiler
usulca dilimde çözülebilen bir şarkıdır
...
seni özlediğimi unuttum
en çokta
alıştığım sesinde
uzanarak suyun çıplak karnına
özlediğimi bilmeden
hiç yokmuşsun gibi bekliyorum erik çiçeklerini
gölgesinde ay tutuşur yalnızlığın
ve sanki her harften çıkıp gelmişsin gibi
kalabalıktır kelimelerim
yine peltek konuşuyor simyacı esmerliğin
düşünki
sesine uçurtmalar saldığım
bir bulut gezgini aşk
ve her dilini dişlerinin arasından çıkarışın
dudaklarına dokunan yağışlı bir mart zamanı
gece karanlığı biriktiriyorsun
o kentin göğüs boşluğunda
burada ıssız dolaşıyorken deniz
ben olmayışına bakıp
biriktirdiğin karanlıkta yakıyorum
saçlarının ucundaki deniz fenerlerini
ayakların üşür
ellerin rüzgar doğurur
her pazartesinden
her pazara
aylardan sensizlik açar
teninde bin yıllık sürgün
usulca yanımda ağlar
gülüşündeki yetim çocuk
nar dağınıklığı işte hayalin
kapı pencere duvar taş yokluğun
seni özlediğimi anımsıyorum biraz
sonra yine çözülüyor aklımın katibi
lal griler basıyor duman katranı havayı
unutuyorum sevdiğimi
ve yeniden aşk olup doğuyor terin
üstü kapalı bir uyku olamıyorum ki sevgili
sağımda küf sağanağı gelmeyişin
solumda afaroz gelgit
apansız ölüşü zakkum ağacının
birdenbire yanışı kibrit ucu barut anıların
resimlerde özlediğimi açıklayamıyorum ki sevgili
açıklanması güç bir ihtilalin sokağa çıkma yasağı gözlerim
yani bilinç altı dil sürçmesinde
dilime koşarak gelen unutulmamış olansın
özlediğimi unuttuğumda
sevdiğimi hatırlayacak kadar kanlı bir meydan
ve sevmenin izahını yapamadığım
yıkıcı bir aşk sensizliğim
özlediğimde sevdiğimi
sevdiğimde özlediğimi kanatan kadınsın
aşkı yalandan değil
acıtarak yaşatansın
...
şiirin resmini çeken MAVİ EGE arkadaşıma teşekkürlerimle