2
Yorum
7
Beğeni
0,0
Puan
2321
Okunma

İliklerin ıslanır
Eğnini kurutamazsın
Sen beni dert etme yük olur yüreğine
Deme
Bir ricam var uygun görürsen
Sen!
Kapat kirpiklerini biraz gözlerin dinlensin
Bırak feleğe, talihe verip veriştirmeyi de
Akordu bozulmuş bir yaşam bestesi
Dinlemek ister misin?
Yani benden
“Sormak istediğim bir şey var?”
Lütfen bırak soru sormayı
Kesmeden bi dinle hele
Çocukken üşütmüş yüreğim
Niçin baktın bana öyle
Evet, belki pabuçlarımın altı delikti
Evet, belki ıslak saçlarıma yel üfürdü
Ya ben öteki semtin çocukları gibi
Gülzarda yetişen bir gül tomurcuğu değilim
Ben kuru ekmeğe şükreden avam bir kadının kızıyım
Bunu söylemezsem lal olur dilim
Zikretmezsem adını kalbim taş kesilir
Her dem
Mevla’nın ismi var idi dilinde
Sanki vahyin yağmurunda yıkanmış ruhu
Yüzü ak pak temiz tertemiz
Gözleri kudret huzmesi
Gözleri miraç sürmesi
Gözleri kevser çeşmesi
Eli işinle gönlü Allah’la meşgul!
Ne kadar direnirsen diren
Yazık ki hayat boyun eğdiricidir
Evet, belki çaresiz
Evet, belki amansız ama
Eyüp sabırlı idi
Allahtan sonra tek inandığım
Büyükannemin kızı! Efsane kadın!
Say ki
Güneşin son ışıkları
Yerini kızıllığa bıraktı
Soğuk ayazlı bir havada
Ürkek bulutların damarlarından şiir sağdım
Karanlığı arşınlayan serkeş hüzünlerin avucuna
Bir ürperme oldu ruhiyemin içinde
Dişlerim birbirine vurunca
Sıtma kırdı kemiklerimi
Karnım tok sırtım pek olsaydı
Sahici avazlarla bağırırdım sokaklarda
İçimde dondu bu şehrin çocukları
Civan! Sen
Beni merak etmek için hafızanı fazla zorlama
Ne kadehlerde dudak izim var
Nede şiirlerde geçti bir tek harfi adımın
Kalbin mutmain olsun
Bir nedeni yok yalnızca eller mahremdir bana
Bizim buralarda
Ay gökyüzünü güneşten teslim alır
El ayak çekilir kâinattan
Gecenin bir vakti feza morarır
Sabaha karşı ayda çekip gider
Bu şehrin çatıların
Ama ufukları geniş, seması lacivertimsi, güneşi kırmızı
Bu semt
Allah in cömertlik denizine yakın
Endişelenmen gereksiz aslında
Artniyetsizim! İnan
Hacimler açamam kalbimde sana
İstersen kusura bak
Her fukara gibi duygularım biraz dağınık
Belleğim lut gölü gibi
Kalp zembereğini her türlü ayardan boşalttı
Ruh, kıvranırken beden zindanından kurtulmak için
Bu labirentte
Bahtın rengiyle, kaderin tavıyla oynamadan
Amansız zamanla yoğrulurken yüreğim
Umuttan umudu kesmek hiç geçmedi fikrimden
Ne zaman merak tenime değse
Ne zaman bam telime bir mızrap vursa!
Ruhum küf tutmasın diye kederinden
Sırtımı güneşe verdim
Rüzgâr yaktı güne soyunan saçlarımı
Öyle canım yandı ki tırnaklarım sızlıyor hâlâ
Sersem sersem
Hatıralar içinden bir başka hatıraya geçtim
Meğer uzun zaman oldu içimde dünyayı boğalı
Koyverdim sahipsiz çığlıkları
Göz açıp kapayıncaya
Bir tek yıldız kalmadı göğün yüzünde
Serpildi dilekler
Sessiz vadilere kavruk otlar gibi
İçimde varlığını hissettiren ve sebebini bilmediğim
Büyük bir boşluk var adı konmamış
Tadı tarif edilmemiş bir burukluk musallat oldu kalbime
Artık, kaldırmaz bünyem daha fazlasını
Manto ağır gelirken
Bu koca dünyanın yeisini sırtımda nasıl taşırım ben?
Demiyeceğim!
Titreyen dizlerime inat
Ay kıvrılırken
Güneş sabahı beklerken
Gecenin kenarına çekildim
Bir daha büyükannemden sabır terbiyesi aldım
Sabır bana sabretsin diye
Günlerce secdenin üzerine
Dudaklarımdan şebnem şebnem dua döküldü
Çocukluğumun masumiyetine dayanarak
Feyzi benliğinin bir köşesinde uykuya yatırdım
İçimde bir muştu gibi telaş
Ruhumu tavaf ediyor
Müjdelikmiydi o, müjdelikimsi bir şey miydi?
Sordum Allaha
Huzura giden yolun tasdiki kimdedir?
Sanırım biraz sessiz söyledim işitmedi
Kimbilir
Allah konuşacak olsa belki de utancımdan kahrolurdum!
Mahucubiyetten alnım terledi
Büyükannemin sesi
Kulağıma çarptı bir şamar gibi
“Ah benim yüreği üşümüşüm!”
Her şey nasip kalemin elinde
Bu bağırış çağırış ne diye?
O mertebeyi istiyorsan eğer pişeceksin!
Pişeceksin!
Tıpkı Mevlânâ’nın dediği gibi
Kulluğunu Allah katında öyle yücelt ki
Allah, sana sorsun kaderine ne yazayım?
KAYIP YALDIZ