10
Yorum
29
Beğeni
0,0
Puan
2177
Okunma

aşk
sustuğum zamana ihtiyaçla merhaba
bakma öyle
özleme ihtiyaç duyuyor bazen insan
yalnızlığın anadili sen oluyorsun işte
ve kutlanan takvim yaprakları
bir gidişin bünyesinde yırtılıyor orta yerinden
farklı cümleler katıyoruz sana en umulmadık halimizle
sonra düşüp iki ayrı yörüngelere
katı acılarla sana yüklüyoruz ağır veballeri
kaçak birer kimsesizlik oluyoruz çoğu kez
senin yüreğine bata çıka harfler diziyoruz düşlere
ve ansızın kopan ilk fırtınanın ardından
vuruyoruz harfleri ayrılık denen kasılmalarda
hunharca bir kanıtsama
ruhsal bozukluk içinde yalpalama aslında
dönerek pişmanlıklar dağına
çığlıklar atarak diz çökmek nafile
ve kırılıyor özümseme
suç ihlali sen oluyor kaçıyoruz ardından
düşkün şiirler tuz gibi basılıyor bazen geçmeyen yaraya
kendi içimizde yaşadığımız eylemler sapıtıyor aklımızda
intiharlar sersem bir rastlantı gibi açıyor toprak anılarda
nasıl oluyorsa yaşanmış akrep ve yelkovan
kilitleniyor tavan arası küf kokularına
aşk
meczuba düşerken kahrolası hayaller
aklanmış suçlarımızı yargılamaktan kaçıyoruz
öyle saklanıyoruz ki kanıtlanmış sevdalardan
olmadık eziyetlerin tıkalı iltihaplarını akıtıyoruz sana
ve geçip karşına tütün ıslaklığı efkarlara sarıyoruz soruları
onca yitirmeler duvar dibinde karışıyor çiçeklerin ruhuna
pencerelerden uçamayan sevgileri salıyoruz arsızca
ve boşluğa süzülerek düşmelerinde kapatıyoruz gözlerimizi
bakma öyle
unuttum bende olmasını düşlediklerimi
renkler düşüremiyorum beklentilere
karalama bir kaç söylem tutturup
hecelerle kavga ediyorum işte
dışarıda dizleri üzerine çökmüş senleri anlatıyorum
üşengeç kaygılar taşıyorum daha doğmamış sevdalara
terk edilmiş bir mevsim olup düşüyorum ağaçlardan
hep üşüyor bir yerlerde yalnızlığa sürgün ruhlar
elimden kayarak düşen umutların gözlerinde görüyorum
biliyorum binlerce yıldır çektiğin vuslat ardı sancılarını
korkuyorum aşk
korkuyorum yolu gözetlenen ayrılıklardan
ve saklanıyorum kendimden bile uzak bir kalabalık acıda
çaba sarf etmek kazandırmıyor sadece
kendinden bıçak bıçak kestiklerini
katmak gerekiyor sevgiliye
anlı yağmur veren uzaklar içinde
bıraktığına özlem ağlamak yetmiyor
duvarlara başını vurduğun şiirleri
susmalara kazımakla bileniyor hasret
sayfalar boyu mektuplar rahatlatmıyor yüreği
çıkarıp göğüs kafesinden
avazın çıktığı kadar bağırmayla zapt ediliyor
sevişmek arzuları azaltmıyor aşk
teninin tuzunda omuzlamak gerekiyor başını
ve bir yudum şarkının serinliğine vurularak ateş
soğuk bir iklimin kentinde paltonun sıcağında sarmak gerekiyor
aşk
sevgi heceleri büyüten ozanlar vardı
karanlık bir ihanette yaktılar onları
çok eskilerde alim pirler dolaşırdı senin sesinde
nemli bir coğrafyada asıldı hayallerinin ırmağında
daha nice aşk ustasını yitirdik engerek tarihlerde
senin el vermediğin kimse kalmadı yüzyılların devrildiği dünyada
kindar birer asalak gibi kemirdik bize sunduğun yüceliği
şimdi dünde aynı bugünde
ve yarın kaybetmekten başka birşey vermeyecek
senin asil yüreğine
aşk hoşçakal..!