5
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
2584
Okunma

kül
.....
unuttuğum kadar
hatırasız acıkıyor aklım
boş bir koyuluğun
peronları sıralı gözlerimde
itilmiş geceler yarılan sa diyorum
en huysuz vaktinde
gelecek kelimelerin üstüne
ağır korkular kaplıyor
mavisel suskunluğumu
ezik duran boşluğa inat
şarap kırmızısı dolsa
katlin ucubelerine
ve söylerken
yarısında beni terk eden
şarkıyı özlesem
.....
bir kadının yüreği nasıl bağışlar beni
olduğum yerin resmi kaybolmaları
yapışmışken eğri büğrü hayallerime
dudaklarının kenarından sahiplense yoksul sesimi
ardıma kaçak yağmurlar serili biliyorum
kentin en uç noktasında kaldı bildiklerim
en koyusundan bir düş kursa bana
ve yenilese anılarımın hasta korkularını
....
acıyarak sürülü yorum ruj lekesindeki geceye
sağanak onca ömrün konuşmaları paylaşılırken
neden kapıların dışındaki yalnızlığa hükümlü sessizliğim
duyumsayan saat vurmaları karışıyor gök gürültüsüne
birazdan koşarak yağacak kış
üstümde bir tek sahici kirlenme yokken
sadece beni ıslatacak acıyarak ruhumun tozlu özüne
tekil bir kalabalığım
göğsümün durağından kalkıyor merhabalar
kar kaplı ellerim ray
ve rüzgar trencilik oynuyor yolcusuz halime inat
......
biliyorum
deniz tarafından kalkıyor umutsuzluk kuşları
kanatların neresine saklıysa hüzün
bir anda bırakıyorlar şehrin dağınıklığına
yosma kaldırımlar yudumluyor pişmanlıklarımı
her ayak atışımda
daha çok hissediyorum unutulmuş beni
ki
bende unutmuşum onca sesi yüzü hasreti
ayrılıklardan uzaklaşan
alkollü avazlar basıyor sokakları
her yanda terk edilmiş hayat
ve gömülecekleri toprağın ıslaklığına sarılı
.....
ne kadar çok rüyalar çoğalıyor bilincimde
geçtiğim her uyku aralığında
yutkunduğum düşler görüyorum
içimden sayıkladığım ağlamalar birikiyor
sol tarafımın çatlayan üşümesiyle
aklımın sularında yüzüyor kağıttan gemiler
bir tek sığınmacı olup
iltica ediyorum mülteci deliliğime
sedef kaplı düşler satan çocuklara rastlıyorum
ve dudağımın ucundan selamlıyorum onları
kör kütük sahipsiz kadınlar biniyor korkulara
acıklı birer son olup gidiyorlar
yani kırılgan mektuplar gibi yanık duruyoruz
kentin savruk esnemelerin de
gece birazdan uyuyacak
ve her şehre uygun lisanıyla
sabahın azizleri doğacak
.....
artık
siyah beyaz bir fotoğrafın
berduşu gibiyim
kanık sandım zifiri kentin acımtırak boşluğunda
ahşaptan sanki yüreğim
elimi koydukça üstüne
gıcırtılı bir sesin yalancı aşkını hissediyorum
caddeler kavurucu uğultuyla örülü
kimsesizlik ağlıyor boynunda duvarların
kara kalem resimler yine aklımın sokaklarında devriyede
sanki yırtılıyor hava orta yerinden
ve kayboluyorum göz gören gitmelerde
........
yalnızlığın en eski yerinden koşar gibi kimsesizlik