13
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
2098
Okunma
Göç mevsimi belli ki
mahcup bir akşam vakti
Ay düşüyor ömrüme
soluk benizli gün batımlarından
Gün ölürken penceremin kuytularında
gökyüzüm kanıyor şakağımın uçuk flu çizgilerinde
Kış konuyor saçlarımın baharlarına
Kar kesiyor damarlarını örgülerimin
Say ki bir salâ
takvîmin ellerinden içtiğim
Ah benim nilüfer kokulu kakülümün sızısı
Mey işlemeli bir gecede
son tren de kalkarken gardan
Kızıl kıyâmetin berduş adımları
yakıyor âfâkımı
Ve keş bakışlı sokak lambaları ısıtıyor
avlumda titreyen salkım söğüdün ağıdını
Ah benim sırattan düşmelerim
Beşiğimden akarken üşümelerimin güncesi
gözlerimden kanıyor ney nevâm
Hıçkırığa boğulurken ardından vedâlarım
şehirsiz kalıyorum
kulakları çınlarken istasyonların
Ah benim saksımda solan ince fikirli gülüm
Kalbe inen bir yol varsa dudak kıvrımlarından
bil ki o yol benimdir
aşk üzre yürüdüğüm
Ah benim ağır kanamalarım
Tîni ve Zeytini titrek gönlümün
Ulvî dillencelerinle yağ
suya hasret çorak topraklarıma
Bir inşirâh !
Ve bir dâvet Bilâl’den dinlediğim
Sabahın ilk müjdecisi
ardıç kuşları
Kırık bir kalp kırbasıdır göğsümde ağlayan
Gel de seril üstüme
iğde kokulu gök perdesinden
Şafağın renginde gülsün karanlığın bakışları
Sustum !
Duy sesimi !
5.0
100% (17)