9
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
2246
Okunma

senin Amerikan rüyan/la
gördükleri dağlar toprak su ateş ve ot olanların arasında
ince bir çizgi var....o çizginin adı SEVGİ............
hangi harbin çocuklarıyız
topla tüfekle sınırlar çizilirken bilinç altı topraklara
hangi iklimlerin kaygılarında düştük acı tonlu susmaya
yitik düşler ayırdık sol yanımızdaki sevgiliye
ve ardından düştük suları ay ışığından yoksun memleketlere......
bir mezopotamya ırmağının
gözlerine giydirilmiş Pir sultan yansımaları vardı
Torosların acısını nemrutta karşılayan cefakar yıldızlar konaklardı düşlerde
Karadeniz kadar heybetli türküler dersimin dağlarında gecelerdi
viran aşklar bağdaş kurardı Dicle/den geçen asi suyun sofrasına
ve demirci kawa/dan Bedrettine yiğit şiirler yazılırdı
göçebelerin çingene uykularında..........
sesimi kaygısızca saklayan anamın dizleri hürmetine
boş beşikler sallanır şimdi delirmiş kadınların dillerinde
utangaç lisanlar sır gibi düşer yoksul benizli insancıkların esir türkülerine
boynuna urgandan tarih yazılır fidanların çığlıklı bildirilerine
sarı sıcak sarhoş yüreğinden bir demlik sıcak yarın aralar çocuklara
gün gelir aşkta özgür olur diyerek mecnun/dan leyla/ya yürek armağan edilir....
dahası katarlar bulut yüklü yolların sığınmasında başlar hayata
istersin/ki açık süt limanlardan serilerek resimler çizen iksirler yağsın
şehirlere inmeden mağrur bir karanlık
aydınlığı içini yakan bir sevda uyansın...
saat zamanla yakın bir fotoğraf çeker arka plan sessizlikte
akşam ağır bir volkanik kışı hazırlar perdesi örtülen yalnızlıklara
koynu yıldızlar dolu gökyüzü açar kollarını
ve sahra rüzgarı anımsamasında Araf bilinmezi korkular barınır cadde asfaltında...
yani kardan adam erimesi gibi geçer gider ömrün her güncesi
bazen ayazda çatlayan daralmış soluk
bazende irkilerek hayatı tanımaya meğilli çocuk olursun
memleket çoğalır gurbet yüreğinde
mahal vermez ruhuna giren ısırgan aşk
hangi harbin cephesinde düşmüştür gülün rengi
hangi vaktin acısı ulaktır seyir defterinden yıllarına
bilmeden görmeden dokunmadan hissetmeden
hep yaşadığını sanarak kurursun bir kuytuluk neminde
bağrına külçe altınlardan bir sevda sığdır/san ne fayda
iki karışlık bez parçasında uğurlanır/sın
ve isminden başka hiçbir/şey almadan
sen artık bir avuç toprak/sındır.....................................
istediğim bir dünya açık penceremden görünmüyor...........