4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
997
Okunma
Vurgun yemiş her aşkın
Bir öyküsü vardır
Okunmaz tersten
Kimi zaman türkü olur
Dillerde dolaşır
Devir daim yaparak
Ateş çemberinin dışından
Terleyerek anlaşılmaz
Aşkın melal hali
Yalnızca dokunduğun an
Yakan alev değildir yalnızlık
Buz gibi yanan
Çıra alevinden kalan
Kül rengidir karanlık
Ayın şavkı vururken geceye
Namütenahi arzuların
Deniz serinliğinde
Düşlerini gömdüğün rüzgâr
Seni çağırır yokluğa
Adresim saklıdır
Ayrılığın kabarık defterinde
Ben kalırım nazenin bir çığlıkta
Kimsesiz
Üsküdar’a giden yollar kapalı
Tren garında unutulmuş
Yolcu gibiyim
Akşamın alıcı kuşlar saatinde
Güle düşen gölgen
Sarıya boyanmış yapraklarını
Saçlarına benzetir
Saçların,
Kızıl güneşin dalgalanışı sanki
Gözlerin,
Bir katilin kan kokan silahı
Eceli bu sevdalı yüreğin
Beyhude artık
Gülüşünde aşkın kırık dökük
Parçalarını bulmak
Zamansız sevgilerin
Darağacında kurulan urgandır
Bakışların
Bir aşk daha son bulurken ellerinde
Kaşların öyle acımasız
Bir baltaya kan damlar gibi
Efkârlı batan güneş ufkumda kaybolur
Cefakâr gülüşlerin hürmetine
Yeniden doğar belki
21.11.06 Hüseyin Özbay