12
Yorum
44
Beğeni
5,0
Puan
2680
Okunma

Eylül ayı bahanedir ruhu üşüyenlere
Nemli gözler her mevsim yaşanmamış soğuk düşler saklar
Bağ bozumu yanık kırmızı toprak kokusu tüter
Esaretin gölgesinde, zulüm denilen prangalar
Serin esen rüzgârın içindedir,
Yolunu şaşırmış olsa da
Dağılıp soğuk betonlardan çarparken delik taşlara
Bedeni yenik düşüp yıkılan anılara
Ana ocağında eline son kez kınalar yakılanlara
Son arzusu mezarına çiçek dikilemeyenlere
Yakılan ağıtlar
Bir de sessiz sedasız kuytu bir köşede hıçkıranlar var
Kimseler görmeden bilmeden, hasreti umut diye
Damla damla süzenler ay ışığından
Yalvarırken Yaratana,
Söküp çıkarsın diye güneşi tekrar BATIDAN Doğuya
İkibin yıl önce başlamadı ki Tarih denilen bu illet
Bir karga leşini gömdüğünden beri
Geceler istirahat vazifesinden örtbas etme dönemine geçtiği gündür
Terkedilmiş şehirlere çöker gibi
İnsanlığın alnına yapıştı bu zillet
Şimdi İblisler toplanır mı dersin
İş çıkartmak için Atlas Okyanusunda
İftihar eder mi şu zamanda,
Benden yaratıldı Âdemoğlu diye kara toprak
Kuyudaki Yusuf’un ay ışığı bir daha,
Vurur mu şavkı suyuna
Bir mert çıkar da şu asırda,
Söver mi bombaları çocuklara ninni diye dinletenlerin soyuna
Hacerler bitip dizleri çözülmeden, fışkırır mı Zemzem
Kuruyan vicdanları yararak
Bir dua eden olsa yürekten
İsa’yı kötürüm adamın kör gözlerinden
Öptüren türden olmasın isterse
Musa’yı duayla yenen kâfiri dinleyen
Ters akan nehir tekrar dönüp ona uysa
Ebabiller yolunu şaşırmamıştır
Ya da Nemrudu öldüren topal sinek
Firavunun annesine yaptığı iyilik de o kadar değildir herhâlde
Nefis denilen bu illet hiç olmazsa
Sadece geceleri bir anlık uyusa.
08.09.2013
5.0
100% (43)