10
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
2256
Okunma

"sus, konuşma!" diyen bir akrep ısırıyor dilimi !
-susarsam anlar mı?
-an’larsa sus’arım...
benim kelimelerimin ucu bucağı yok joêlla
saplantılı bir aşk yaşıyorum
üzerimden geçen
katilim olan vagonlara ses çıkarmıyorum
raylara yapışan etimden bihaberim
az önce annemin ördüğü saçlarımı dağıtıyor rüzgar
ağlamak için boğazıma geçiriyorum tırnağımı
sesim çıkmıyor
bağıramıyorum
duy beni joêlla !
ellerime bu kadar dikkatli bakmamıştım
kavak ağaçları kadar uzun
tırnaklarımda renkli ojeler solmuş
ince bir şerit kesiyor rüzgarın önünü
gözlerimden geçiyor bahçeler boyu uzanan yeşillikler
"sarısı bir başkaymış çiçeklerin"
artık papatyaları sevmiyor
alıp saçlarımın arasına takmıyorum
t-b-akamıyorum joêlla...
Duvarda ki resim diyorum joêlla
bir kadının çıplak beyaz bedenine
dökülmüş saçlarının her bir teli
sıradışı bakışlarından kaşına değin uzanan yara izi
her rüzgar estiğinde
şamdanda duran muzip bakışlı
kırmızı mum kasıklarına damlarken
acı bir gülümseme peyda oluyor
dudak yanında duran gamzelerinde
...
az sonra kabus bitecek biliyorum
olgunlaşmamış erik çekirdeğini
ağzımın içinde parçalarken
kızacağım dişlerime
pelesenk olmuş dilime bulaştıracağım
akrep zehrini
susacağız hep beraber
önce papatyaları ezeceğim ayaklarımın altında
sonra gözlerim ölecek ağlayarak
sonra da parmaklarım susacak ilelebet
sus kalan günün ertesinde
rüzgarın bakışları arasında
kebelekler yatacak musalla taşında
...
5.0
100% (17)