Kurban gerekince söz diyetine Katlandık her cürmün eziyetine Hoyrat parmaklarla süt niyetine Uçsuz memelerden zorla sağıldık.
Belli ki bitmedi kesilen ceza Hangi suça reva böylesi eza? Artık anlamlı mı geçmişle niza? Hülâsa, çileyi pâyidar kıldık; Aşkın dizlerine çöküp yığıldık…
( Not: Her sitede adımın ve şiirlerimin olmasını istemediğim için; yazılı izin alınmaksızın şiirlerimin tek tek ya da blok olarak kendi kayıt ettiğim sitelerin dışında yayımlanmasına izin vermiyorum.)
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
değerli hocam gerçekten sizi okumak çok güzel.......eleştiriye de açık biri olduğunuzu bilen olduğum için......acaba oflu bizi deniyorum mu? hissi akılma geldi:)ahmet bey de az kalem değil takip etmişimdir...iki usta nasıl bu şiiri bize ikram edecekler tekrar yeni baştan diyorum ve tekrar gelip bakacağım ...öğrenmeye azimli bir kardeşiniz olarak saygılarımı bıraktım size kaleminiz varolsun zaralıcan
Ustalığını ispat etmiş bir şairi eleştirmek kolay bir iş olmasa da, her zaman eleştiriye değer şiir bulmak da kolay olmuyor.
Ne - nasılsın - de; sor, ne - iyiyim - de İyiyiz desek de iyi değildik. Hâlâ – sus - diyor ya nâlet irade! Sustukça tükendik; bittik, eğildik
Şiiri kıt'alara bölerek incelemek en doğrusu olacak.Son üç kıtaya begenimizi sunmaktan öte bir söz etmek doğru olmasa da aklımıza takılan bir kaç hususu dile getimemizde yanlış olmaz sanırım.Her ne kadar şiir bir bütünlük ifade etsede parçadan bütüne erişmek doğru yol olacaktır. Anlamsal olarak kusur bulamayacağımı düşündüğüm bu şiirin ses ve yapı olarak kusursuz olduğunu iddaa etmekte pek mantıklı bir söylem olmaz.
Birinci mısra şiiri okumaya başladığımda beni duraklatıp, bir kaç kez okumak zorunda bıraktı.Belki de yorum yazmak düşüncesine bu mısralarla başladım... 'Ne - nasılsın - de; sor, ne - iyiyim - de' Kusurlu bir cümle olmadığı açık, fakat sadece kusursuz bir cümle şiir konu olduğunda yeterli olmuyor.' ne nasılsın de ile sor aynı anlama geldiği gibi -sor kelimesi okunuştaki tıkanıklığında temelini oluşturuyor şahsi kanaatim... Yine aynı dörtlüğün son mısrasına baktığımızda -bitmek ve -tükenmek fiilerininde aynı anlama karşılık geldiğini söyleyebiliriz sanırım.
Ayrı iklimlerde açmaya durup Ayrı yamaçlardan uçmaya durup Beyhude sabaha saati kurup Şafak sancısına düşüp boğulduk.
İkinci dörtlükte daha öncesinde Dğerli şairle mutabakata varamadığımız bir kafiye sorunu ( ki bu sorun benim bakış açım' olduğunu halen düşünüyorum. -açmaya -uçmaya durup -kurup........................ 1. ve 2. mısrada -ç harfleriyle sağlanan kafiyenin 2. ve 3. mısrada yerini -ur ekine bırakması bana sakıncalı geliyor.
Bunu söylerken imrenerek okuduğum bir dörtlük olduğunu da belirtmem gerekiyor.
Kurban gerekince söz diyetine Katlandık her cürmün eziyetine Hoyrat parmaklarla süt niyetine Uçsuz memelerden zorla sağıldık.
Belli ki bitmedi kesilen ceza Hangi suça reva böylesi eza? Artık anlamlı mı geçmişle niza? Hülâsa, çileyi pâyidar kıldık; Aşkın dizlerine çöküp yığıldık…
şiirin kalan üç dörtlüğüne olumsuz bir eleştiri getirmek sanırım Şaire büyük bir haksızlık yapmak olur.
Şiire genel olarak baktığımızda okuyucuyu sıkmayan muhteve olarak doyurucu,yapı olarak kusursuza yakın...Usta bir kalemden çıktığı aşikar...Mehmet Emin Türkyılmaz'ın kaleminden şiir okumak her daim güzel...
Konuşmasını bilenler için " konuşmak ve dinlemek " iki güzel özelliktir sevgili Ahmet. Bunu sıkça yaptığımızda ve karşılıklı müsamaha gösterdiğimizce amaca hizmet etmiş oluruz elbette. Özellikle şiirlerin ve edebî çalışmaların buna bu anlayışa bugün dünden daha çok ihtiyacı var kanaatimce...
Amacımız burada tartışmak değil muhakkak ,edebiyatımızda nettik kazanmayan bir çok husus var. Kafiyede ki farklı görüş açılarımızı da buna bağlamak doğru olacaktır.
Demek ve sormak kelimeleri için birbirlerini tam olarak temsil etmedikleri fikrinize katılıyorum fakat şiirde kullanım şekli olarak- nasılsın de- burada nasılsının soru kalıbı olması ve akabinde gelen- de fiili demek kelimesini sormak kelimesine anlamca eşitlemiş gibi görünüyor.Muhakkak ki bunu bir kusurdan ziyade güzel olan bir şiirin daha da güzelleşmesi için bir fikir kabul etmek doğru olacaktır.
Yine bitmek ve tükenmek kelimelerinin birbirinin ikizi olduğunu söylemek doğru olmasa da bu şiiri okuyan birçok insanın aynı anlamı yüklediği düşüncesindeyim.Muhakkak ki değerli araştırmacılarımız farklı yönde fikir beyan edebilirler buna da saygı duymak düşer bizlere...
Velhasılı ben kusursuz şiir yazabilen bir kalem iddaasını taşımadığım gibi sizin gibi usta bir kaleminde böyle bir iddaası olmadığını iyi biliyoruz.
Yaptığım yorum şiirinize gölge düşürmek amaı kesinlikle taşımıyordu, ki sizin de bu şekil düşünmediğiniz kanaatindeyim.Sadece gördüklerim ve düşündüklerimdi kalemimden dökülenler...
Kusursuz insan olmadığı gibi kusursuz şiir; eleştirilmeyecek ya da eleştirilemeyecek şiir de elbette yoktur Ahmet.
Zaman zaman bakış açıları değişken, beğeniler ya da beğenilmemek göreceli olsa da her fikir dikkate alınması gerekendir bana göre.
Üç mısraın oluşturduğu kafiye sisteminde kök kafiyeler olduğu /olabileceği gibi iki kök bir ek de olabilir iddiamı hâlâ düşünüyorum. İlk mısra “Ayrı iklimlerde açmaya durup “ise ikinci mısra kafiyesini oluştururken iki şey yapabiliriz. Ya “durup” kelimesinin sondan bir, iki, üç harfine atfedeceğiz ikinci mısraın kafiyesini ya da “ durup “ u redif alıp öncesindeki kelimeye kafiye yapacağız. Ne yapmışız? “Ayrı yamaçlardan uçmaya durup “ diyerek “ durup “ u redif alıp önceki kelimeye (“açmaya” ya ) “ uçmaya “ deyip kafiye yapmışız. Üçüncü mısrada da aynı sitem tâkip edilip üçüncü mısraın kafiyesi son kelimeye ( üstteki rediflere ) durup / kurup şekliyle kafiye yapılmıştır. Aslında her mısra bir önceki mısra ile bakıldığında burası daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Bu benim doğru olduğuna inandığım bir tercihtir.
“ Demek ile sormak “ aynı gibi görünse de bana göre birbirlerini tam olarak temsil etmiyorlar. “ Bunu sen mi yaptın diye sordu “ “Bunu sen mi yaptın dedi “
“Mesleğin öğretmen mi dedi “ “Mesleğin öğretmen mi diye sordu “ Bana göre, “ diye sordu “ daha şık duruyor.( dil konusunda iddialı olmasam da )
Okunuş ve akıcılık konusunda haklısın.Bir takılma söz konusu. Ama burada biraz düşündürmeyi, yani anlamı öne çıkarmak istedim sanırım. ( senden başka birçok arkadaş da buraya itiraz etmişti grupta)
“ Bitmek ve tükenmek “ kelime anlamları itibarıyla birbirlerini temsil edebiliyorlar. Neden iki ayrı kelime diye çok düşündüm ben de. Çünkü dilimizde “ bitip tükendik “ çok var. Bayağı araştırdım ve “sad suresi 54. Ayet “ in tefsirlerinde “ nefâdin “ kelimesini “ gerek “ Diyanet ” gerekse “Hasan Basri Çantay , Celal Yıldırım, Ali Fikri Yavuz, İbni Kesir ( Ebu'l-Fida İsmail İmadu'd-Din îbn Ömer îbn Kesîr İbn Davud îbn Kesîr el-Dımaşkî el-Kureyşî ), Abdulbaki Gölpınarlı, Adem Uğur, Ali Bulaç, Mevdudi, Süleyman Ateş ve Yaşar Nuri’nin ayrı ayrı kullandığını gördüm. Demek ki bir fark vardır diye düşündüğümden ben de kullandım.
Konuşmasını bilenler için " konuşmak ve dinlemek " iki güzel özelliktir sevgili Ahmet. Bunu sıkça yaptığımızda ve karşılıklı müsamaha gösterdiğimizce amaca hizmet etmiş oluruz elbette. Özellikle şiirlerin ve edebî çalışmaların buna bu anlayışa bugün dünden daha çok ihtiyacı var kanaatimce...
Amacımız burada tartışmak değil muhakkak ,edebiyatımızda nettik kazanmayan bir çok husus var. Kafiyede ki farklı görüş açılarımızı da buna bağlamak doğru olacaktır.
Demek ve sormak kelimeleri için birbirlerini tam olarak temsil etmedikleri fikrinize katılıyorum fakat şiirde kullanım şekli olarak- nasılsın de- burada nasılsının soru kalıbı olması ve akabinde gelen- de fiili demek kelimesini sormak kelimesine anlamca eşitlemiş gibi görünüyor.Muhakkak ki bunu bir kusurdan ziyade güzel olan bir şiirin daha da güzelleşmesi için bir fikir kabul etmek doğru olacaktır.
Yine bitmek ve tükenmek kelimelerinin birbirinin ikizi olduğunu söylemek doğru olmasa da bu şiiri okuyan birçok insanın aynı anlamı yüklediği düşüncesindeyim.Muhakkak ki değerli araştırmacılarımız farklı yönde fikir beyan edebilirler buna da saygı duymak düşer bizlere...
Velhasılı ben kusursuz şiir yazabilen bir kalem iddaasını taşımadığım gibi sizin gibi usta bir kaleminde böyle bir iddaası olmadığını iyi biliyoruz.
Yaptığım yorum şiirinize gölge düşürmek amaı kesinlikle taşımıyordu, ki sizin de bu şekil düşünmediğiniz kanaatindeyim.Sadece gördüklerim ve düşündüklerimdi kalemimden dökülenler...
Kusursuz insan olmadığı gibi kusursuz şiir; eleştirilmeyecek ya da eleştirilemeyecek şiir de elbette yoktur Ahmet.
Zaman zaman bakış açıları değişken, beğeniler ya da beğenilmemek göreceli olsa da her fikir dikkate alınması gerekendir bana göre.
Üç mısraın oluşturduğu kafiye sisteminde kök kafiyeler olduğu /olabileceği gibi iki kök bir ek de olabilir iddiamı hâlâ düşünüyorum. İlk mısra “Ayrı iklimlerde açmaya durup “ise ikinci mısra kafiyesini oluştururken iki şey yapabiliriz. Ya “durup” kelimesinin sondan bir, iki, üç harfine atfedeceğiz ikinci mısraın kafiyesini ya da “ durup “ u redif alıp öncesindeki kelimeye kafiye yapacağız. Ne yapmışız? “Ayrı yamaçlardan uçmaya durup “ diyerek “ durup “ u redif alıp önceki kelimeye (“açmaya” ya ) “ uçmaya “ deyip kafiye yapmışız. Üçüncü mısrada da aynı sitem tâkip edilip üçüncü mısraın kafiyesi son kelimeye ( üstteki rediflere ) durup / kurup şekliyle kafiye yapılmıştır. Aslında her mısra bir önceki mısra ile bakıldığında burası daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Bu benim doğru olduğuna inandığım bir tercihtir.
“ Demek ile sormak “ aynı gibi görünse de bana göre birbirlerini tam olarak temsil etmiyorlar. “ Bunu sen mi yaptın diye sordu “ “Bunu sen mi yaptın dedi “
“Mesleğin öğretmen mi dedi “ “Mesleğin öğretmen mi diye sordu “ Bana göre, “ diye sordu “ daha şık duruyor.( dil konusunda iddialı olmasam da )
Okunuş ve akıcılık konusunda haklısın.Bir takılma söz konusu. Ama burada biraz düşündürmeyi, yani anlamı öne çıkarmak istedim sanırım. ( senden başka birçok arkadaş da buraya itiraz etmişti grupta)
“ Bitmek ve tükenmek “ kelime anlamları itibarıyla birbirlerini temsil edebiliyorlar. Neden iki ayrı kelime diye çok düşündüm ben de. Çünkü dilimizde “ bitip tükendik “ çok var. Bayağı araştırdım ve “sad suresi 54. Ayet “ in tefsirlerinde “ nefâdin “ kelimesini “ gerek “ Diyanet ” gerekse “Hasan Basri Çantay , Celal Yıldırım, Ali Fikri Yavuz, İbni Kesir ( Ebu'l-Fida İsmail İmadu'd-Din îbn Ömer îbn Kesîr İbn Davud îbn Kesîr el-Dımaşkî el-Kureyşî ), Abdulbaki Gölpınarlı, Adem Uğur, Ali Bulaç, Mevdudi, Süleyman Ateş ve Yaşar Nuri’nin ayrı ayrı kullandığını gördüm. Demek ki bir fark vardır diye düşündüğümden ben de kullandım.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.