29
Yorum
39
Beğeni
0,0
Puan
3127
Okunma
bir şiirde karşıma çıkarsın, buğday başağısın
ellerini öğütürüm, satır satır sızlarsın
mecburi gülümsemesinin derdinde
bir nisan süzülür takvimden
bulutlar asi göçünde kendinden, yol ırak
bilir misin ? ellerin bir halkın vedası
toprağını yadırgayan yasemin kokusu
ellerin, dervişidir rüyalarımın
sabah olur, bağdaş kurarlar baş ağrımda
baş ağrımın bile en güzel yanı
tarla fareleri köstebeklerle dalaşıyor
iklim, boynundaki bükülme telaşını haklı çıkarmakta
ölüyorsun, hesaba katılmaz bir yağmur yağıyor
saçların ıslanıyor,
saçlarından sesleniyorum :
- Sakın ha ! geldik ve gördük
yazılacak hikayelerimiz var artık
birkaç defter yaprağı yeterli
suskun bir yanardağı kızdırmaya
tanıdığıyız tanışamadığımız tanışıklığımızın
en fazla atom kadar ağırız
hafif bir rüzgarın bel ağrısıyız
Hatırla! sen lodos dedin
ben türküler fısıldadım
nefesimin sakalları uzun
çekip gidiyorum kendimden
en çok kendime, kendi düşüme,
kendi dilime yabancı
mermilerle büyüyor bir ülke
yalnızlığı kınıfırlı
tanıdığım tek şehir sen oluyorsun, nüfussuz
korkusuz bakışmalarımız arasında unutuluyoruz, sıradan
ve insan, en çok kendinden saklanırken kayboluyor
birkaç şiir öncesiydi belki
ellerini tutuşum satırlarda
ayakkabı bağların çözüldü
düştün, yüzün utangaç
ve kendini ihbar eden
vapurlar kadar gürültülüydü nisan
aslında her ay,
kendinden bir sonrakinin gelişine gebe
yollar gidebildiğin kadar eksiliyor
hergün aynı telaşe
yeni bir şerit daha açıyorsun
sızıyorsun kalabalıklara
ömrünün arka sokağında çocuklar vuruluyor
tanık olma !
şimdi seni anıyorsam,
ki vakit akşamdır muhakkak
gözlerim parlaktır
bir keklik dostunu arar
yaşlanmış günleri öldürülür çağların
herşey muallaktadır
ve insan, en çok kendini severken utanır
Aynur Baş’a
Irmak - Aralık / 2012