2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1152
Okunma
Ne diyordum bu yalnızlıkla ilgili?
Hani en küçük değişikliği bile farkeder ya insan…
asılı duran çamaşırların ağır ağır kuruduğu
kitaplığın günden güne kim bilir daha ne kadar tozlanacağı
hiç bakmadığımız yerlerin gizli karıncaları
yani gündelikçileri yalnızlığın, kadim ahbapları
ve yaşamanın görmezden gelinen küçük ayrıntıları
Sen anlamıyorsun ama,
Ben sürekli kendi imdadıma yetişiyorum
Mesela iç geçiriyor bir çekirge
ç’ler, k’ler ve i’ler içinde
Kırarak gövdesinin yumurta kabuklarını
O’nu da duyuyorum
Eee, şu’nu diyordum işte…
O fırtınadan çok sonraları bir gece
Kuzey Londra’da tek oda bir evde
yatakta unuttuğun bir şeylere çarpar bacağın,
göğüs kafesin titrer umutla , uyanırsın…
irkilir, bozulur tekdüze yalnızlığın.
Gardırobu açarsın!
Asılı duran takım elbise sessizliği!
Pencere kenarında, sallanan sandalye sessizliği!
Yeni yıkanmış mutfak eşyalarının parlayan, metal rengi sessizliği!
- Gırtlağından dünyaya bir küfür yırtılır
- Yazık… kimsecikler alınmaz üstüne
Yani, herhangi bir pazar gecesi saat on iki otuzun travmatik sessizliği!
Sevişen, yeni evli bir çiftten payına düşen kırmızı sessizlik…
ve sessizliğin,
ve yalnızlığın daha akla gelmedik türlü çeşitleri…
Sen hala anlamıyorsun ama
“Bu yalnızlık yeni değil!” demeye getiriyorum.
Öyle ki, sen varken de vardı.
Bir gün sen gittin, geriye yalnızca yalnızlık kaldı.
5.0
100% (4)