8
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
1744
Okunma
Kırmızı kazaklı siyah lastikli çocukluğum benim
uzak iklimler düşledim sen gülesin diye
ve astım okulu gazozuna maçın tek kalesine
rüyalarda bilyeler üttüm
uzak durmadım yabancı sohbetlere
ensemde ne çok gezdirdim ölümü diyarbakır sokaklarında
kuyuların dibine saldım merağımı
kurşunlar da vardı göğünde yurdumun yıldızlar da
korkmadım gördüm
bilirsin ne çok terledim komşukızı o ilk mektubu uzattığında
sevdalar da yaşadım yani sırf sen gülümse diye..
steinbeck’in lenniesiyle oynarken fareden ürken çocukluğum benim
uslanmaz haylazlığına vurulduğum
amerika düşmanı ifade etmiyorken henüz
acıyı kavramış yüreğimle
gidip gidip kabuslu rüyalarda irkildiğim
ve mavi düşlere uyanan uzak şehirler
yağlı boya denizler özlediğim
solmaz bir çiçeklenmeyle koca umutlar
arabesk sevdalarda imkansız aşklar göverttiğim
koşarak uzanmıştım martin eden’in müntehir ellerine
bir daha ölmesin diye sevdiğin hiçkimse..
kırık silgili karakalem çocukluğum benim
ne çok bildiri dağıttım terlesin diye dışarıda sular
solmasın gelincikler mayınlar patlamasın
uçsun diye kuş ulusun diye kurt
korkma sırrını söylemeyeceğim
eskiden kafiyeli şiirler yazdığını da
özgürlüğe dair ayıp düşlerini
zulme döktüğün mısralar da senin olsun
senin olsun atmaya utandığın o ilk slogan
çiçekler yaralarken toprağı
uzak şehirlerde gül düşlüyordun ya hani
henüz bilmezken elbet vadideki zambağı
güneşi toprak gibi karşılasın diye bu yurt..
5.0
100% (10)