2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
818
Okunma
....
Sürgünde kalır hatıralar
Eşkıya şehirlerin fahişe akşamlı gecelerinde
Ucuz şarapların eşliğinde susar kediler
Ve kelimelerin ağır bir bedeli durur şiirlerde…
Birkaç balıkçı kılçığına dönerken sahte çıplak sevişmeler
Arenalarda aşk işçileri durur
Nasırlı ellerde tutulan ilahi kutsanmış kılıçlar
Kan damıtır kum saatleri
Hayat bir meydan okuyuştur belki de bir nefse
Zindan dolusu suskunluklar büyütürken türküleri
Deniz görmeyen mavi bir rüyadır bir an/kara
Volkan kenarı bir duman
Şimdi bıraksam renkli kalemlerimi lav dökerdi belki de
Ey yaşlı yürekli çocuk…
Önce geceyle sevişmeyi öğren...!
Parmakların nasırlaşmaya başladığında
İşte o zaman sevebildiğini anlarsın yıldızları
Ve her kayan yıldız bir yağmur olur o zaman
Öfkenin üzerinde yürüdüğün an
Anlarsın zamanın haykırışını damarlarında
Ve
Ver…ver…
verebildiğin kadar boşluğa kendini
Ver ki boşluk kendini o da seni doldursun
Odanın suskunluğu seni ne kadar doldurmuşsa
O boşluk kadar dol ki kelimelerin dudağından çıkabilsin
Ya da bir somun ekmeğini herkes için bölmeye gücün olabilsin
Çıplaklığını anladığında
Tenindeki toprak kokusunu anlaman hiçte güç değil
Ceketini yağmura asmış şairlerin teri
Değil boşuna bir ömrün kıssası
Ya da yası olmadı ki mısraların akşamları….
Çamurdan çıkan kaleler..
Vee..
Taşlara inat…
Balçık dolu üryan yanlarını düşün
Su, Toprak; Ateş
Kuruyan ağustos toprağı
Ya da yaşaran nisan gözlerinde canlansın
Şimdi ölü bir mevsim saldırırken sarkıt dolu kışla
Şimdi dur damıt kendini kendinle aşka dair her şeyine sarılaraktan
Düşlerini sever gibi….
5.0
100% (4)