5
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1337
Okunma

Tabiatın güneşe düşen gölgesi kadar,
İşlenmeli yüzünde kara kalem çiçekler.
Büyüyüp saçlarında bir su misali akar;
Tonlamalı ahenkte kemirgenli gerçekler.
Ölüm şarkılarının hıçkırık senfonisi,
Durmaksızın ses verir ölü ödünç ruhlara.
Bir annenin misk kokan bebeğine ninnisi;
Siren sesinden öte can verir bir bahara.
Kayıpsız büyük telaş velveleli ölümün,
Yanıp sönen lambası kalabalık renklere.
İçinde kin saklayan mum sevgisi gönlümün;
Sağır renginden güzel imlası bozuk dere.
Kan içici çığlıklar terennümü sarkıtsın,
Simasından süslensin sevgi yüklü güzelin.
Çıldırmışlık hissini delirerek akıtsın;
Kendi kalıplarından sıyrılan bir gazelin.
Istırabı öksürür soğuğun iç yangını,
Sanırsın kaşlarından ufku dökmüş işkence.
Korkusundan sâyeye nefret kusan baygını;
Yakamoz damarından tutuklamalı bence.
Gözlerinin zehrinden nem oranları yüksek,
Tüketilen mazinin kara kalemi kadar.
İhtimal kaçağının gazabına biz düşsek;
Umduğumuz tahayyül, hayal âlemi kadar…
sâye: gölge
5.0
100% (5)