0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
749
Okunma
Dal kırık, mevsim hazan; bağban mahzun, gül kaldı.
Ruhta bıçak yarası, uslanmaz gönül kaldı.
O masumca bakışlar kirlendi birer birer,
Çocukluğumdan geri bembeyaz bir tül kaldı.
Yeryüzüne adını nakşetme hayalinin;
Çarptığı yüreklerde ateş söndü, kül kaldı.
Devir o devir değil; hayâ ayaklar altı,
Bir nesil türedi ki edep gitti, zül kaldı.
Kandillerde tükenen ömür sermayesinin;
Günahını yüklenen bir garip eylül kaldı.
Sevda serenâdının kesildi artık sesi;
Ne ağaran tanyeri ne de bir bülbül kaldı.
’Nefes’ bildiklerimiz bir lahzalık ’heves’miş,
Hayran hayran baktığım efsunlu kâkül kaldı.
Yitirdi ilhamını söze hükmeden şair,
O tasvir kudretinden sade tahayyül kaldı.
Avuçlarımda senden kalan, İrem Bağı’nı;
Terk-i diyar eyleyen bir demet sümbül kaldı.
"Bismillah"a aşina diller nerdedir pîrim?
Şükredenden eser yok, işler hep müşkül kaldı.
5.0
100% (1)