0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
952
Okunma
geceden korkmuyorum artık
dolunay varsa gök de
ayrı bir romantizm, sanırsam kulaklarımda bir Rus piyanist şantör
Stalin guardını alıyor Nazi tanklarına karşı
sarı ve titrek
dumanını alnından öteliyor kan kokan saçlarına
ölüler bereket transında, Tanrıça mücevherleriyle memnun
ne kadar klasik kitap varsa yakıyoruz ruhumuzun sobasında
aynı boşluğu yansıtmalar
kirli yastıklarda birikiyor sevişmelerin izi
korkak ve bir o kadar da sokulgan yorganda kaç parmak izi kalıyor
kim bilir? Varşova’daki son partikül hınç oluyor
dolunay varsa korkmuyorum demiştim sanırım
ah sevgilim, ya sen de sarışın olsaydın
o zaman kaç put kırmam gerekirdi çıkmam için tahtına
oysa ne güzel ak teninde dolunayın salkımları
üşürken insansın
ağlarken, küserken, severken, sevişirken...
etimiz çürümelere bedel cioranlı
o da olmasa kaç sahici aşka munis kalırdık, sefil edalı
batıl inançları kuvvetli biriyim
bu yüzden dilime otuz üç kere gözlerimi yalamasını emrettim
nafile, yerin onlarca metre altında çalışan yiğidin bismillahı kadar
hiç olmadı tutkulu çağrışımlarım
ve sana dair ne varsa sakladım, biliyorsun
da, unutmuşum dolunaya karşı ağlarken gözyaşını saklamayı
o günden beri başımı hangi yastığa koysam, batıyor
geceden korkmasam da
dolunay ayrı bir vals mavi damarların için
söz ebesi musluğun deliğinde
keşke saçlarını burnuma dikebilseydi cerrah bey
putları kırmaktan ribozomları gevredi sana hasretlim
5.0
100% (6)