0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1626
Okunma

kendime yazamadığım
yenilmişlik gibi
yorgun bir cümlenin merhametinden utanıyorum
kuşatılmışlığımda!
filistin askısına mahkûm
felaket sancısı, sağır ve puslu yeni bir eylülün…
ama
dünyanın neresinde olursa olsun hep bir bedeli oluyor
aç olanları düşünmenin
ve filistinde avuçlarında taş olan çocukları sevmenin
“yârin yanağından gayri” isyanlara düşüyorum
kerbela ateşlerinde yanan bir bahar
kahrım bundandır
ve seviyorum türküleri sevenler kadar
‘son’ baharım
künyene
gideremediğim, depolanmış kimsesiz
örselenmiş yalnızlıklarımı
ve becerememişliğimin kalıntılarını sunuyorum
ne kadar yaralı olsan da derlenip
hep yeniden
ama hep yeniden gülmeli diyorsun
demiş ya şair “mutluluğu kim veriyorsa senindir…”
yitmiyorum…
memleketinde neşeyi yaşayan bir çocuk gülüşü oluyorum
yalın ayak koşan
ve maviyi ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum
turuncu da
‘turunç’un’ mis kokusunda
dolaysız yalansız ve talansız kalbinde
’doluyorum sana kendime dolar gibi’
üzüm gözlerinle bakışının tanığı oluyor dudakların
hüznüme yüzüme ve yüzüne cennet gibi…
acılarımı yamalayanım
’son’ baharım
sevdiğine uzuyormuş gönül
boşuna değil yanmışlığım teninin alazında yüreğine…
ve adın gibi!
sevdalısı olmam
yorgun halkların son isyanlarına yeryüzünün…
bir insanın yüreği kirliyse
baktığı pencereyi de kirli görüyor, her şeyide
çünkü arlanmaz taşıyıcılarıdır insanlar kirli yalanlarının…
unutsa da köklerini sarmaşıklar
bırakalım ağaçlar yapraklarını istedikleri gibi düşürsün
ben de olmanın ve ben olmanın olmuşluğu!
‘son’ baharım
çıkma yüreğimden
dışarısı yüreğin gibi değil, üşürsün…
Kenan Can YOLDAŞLAR