0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1524
Okunma

inceden gönül sulamışlığımızla
çiçekleri çıkmıyorsa dalımızın gülüm
akıtacak yaşları olan gözlerde
bir çocuğun oyuncağını çalar gibi
ağlatmayı sever ölüm…
oysa ne fark eder
somalili de olsa
irlandalıda olsa olsa zühre
alıyorsa yüreğini
düştüğün son uçurumdan
ihtiyacın yoktur süleymanlık mühre
belki de bundandır inanmışlığımız
emeğin sevda oluşuna!
zühre?
yeter ki zühre olsun zühre…
şimdi sevebilirim
üstüne oturulmasını bekleyen bir bankı
şiirlerde yazabilirim ihanetlerden gelmemiş
daha güzel gülebilirim mesela
sevebilirim dibindeyken kuyuların,
sorduğumda seni anlatan kokusu olmayan çiçekleri
tehlikeli kışları mesela
elim tutabilir mesela yıldızları
eskimiş bir duyguyla yeniden
çıkabilirim de
bir yılanın çöreklendiği dellenmiş bir dala
sen – ben diye sayabilirim bittiği yerde sayıları
sevebilirim şimdi sakarlığı
düşen bir tabağı
kırılan bardağı…
ne zamanki gelir kıyılarıma
sövülmüş bir ihanetin utancı olmayan dalgalar
yorgun işçilerin yürüdüğü…
zonklayan şakağımda, zangırdayan yüreğimde
yalnız büyümeyince masum bıraktırılır çocuklar…
tohumlara çiçeklere sözüm yok…
şimdi ben konarak bir yerine, bir aşiyanın
başımı göğsüne, hüznümü yüzüne sürerek
üstelik kırık kanatlarına alıngan bir kuşun
bitirilmiş bir duası gibi…
iskilip nohut’u ekiyorum
alnımın son çizgisine sevdanın
yalnız sevmesini bilenler sevebilir…
Kenan Can YOLDAŞLAR
5.0
100% (1)