susmak için yaratılmaya uzaklaşıyorum senden
bir daha ki seferi olmayan karmaşalar
hücrelerine bölünmüş aşk kokulu cümleler
kurulmayacak bir çalar saat
derin bir pazar




sen ruhundaki ipeği öldürürken çıplaklığa
kanatları ağır ağır eriyen mavi bir kelebek misali
parmak uçlarına çizilen hüznün grisinde
sokaklara dönüyorum
çıkmaz mevsimlerin yüzüyle
ikizimdin sandığım bir şiirle
başbaşa
uyumaya




şans ve kader
çatışan elementler
çakışan ter damlaları
aleni teslimiyetlere ait
miladi bir vitrine sığınan
dişi mazeretler lambasının altında
kimi zaman karanlıkta
kimi zaman yankılarıyla duvarlarda
unutulmaya
manzaraya




hazır mısın demek için bile çok geç
hazır değilim özgürlüğe
sen bana uçmayı öğretmemişken
yuvaya dönmeyi öğretmemişken
doğru yolu bulma çabası olmadan sevişmek
vahşi bir doğayı serbest bırakmak misali dünyamıza
bazen yanan ormanlardan kaçan kaplumbağaların
çaresizliğine dönüşmek gibidir



yeryüzü fosilleri de konuşuyor
oluşmamışlığa
yaşanmamışlığa rağmen
altı günde kurulan dünyada
altı günde kuruyan bir aşk
kurulmayacak çalar saat
derin bir pazar











...