25
Yorum
16
Beğeni
0,0
Puan
1565
Okunma

burca dikilmiş bayrağın gün
gün kızgın, gün sıcak, yalpalak
tepemizde azgın bir boğa
durmadan tepiniyor
geri geri çekiliyor sular
boyunlarını eğiyor çiçekler gibi
boynu kıldan ince gelincik
savruluyor rüzgârda
ağam bu yol kimlerin
inatçı, kemirgen keçiler dağlarımızda otlayan
vurdulu, kırdılı bir filmde
geçiyorlar üstümüzden
kim at oynatıyor, kılıç çekiyor
eşkiyaya mı kaldı bu yurt ne
bu ince akan dereler
bu yoğurt çalan eller
kim ekiyor kim biçiyor bu toprakları, kim yiyor
bir evlek yer düşmüyor Muhsin’e de
şehit düşüyor
gelincik gibi toprağa
ağam bayrak asmaz, yol keser
yordam keser, el keser
bir direkte sallanır bebelerin
oluşmamış düşleri
bir tepe iner de çıkmaz bize
açamayız akıp giden suların önünü
bize taş olup yuvarlanmak düşer
ağaların başına
kim göçer bu ellerden kim kalır
gözyaşıyla katlanılmış bu mendili kim açar
yönümüzü çevirir de güneşe
bayrağı sevindirir
evimizi ısıtacak bir avuç toprak
bebelerin yüzünü güldürecek
ağıtlar olmayacak bir sabah
kendi yağımızla kavrularak
gidişin olsun da ağam
gelişin olmasın hele!
4. 8. 2012 / Nazik Gülünay