0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1323
Okunma
tanrılar telefon kullanmaz
üç çocuk
üç yol
üç gün
kulağımda eskiyen söğüt
deniz hışırtısı
pembe üzüm
dinliyorum, yol benim
senin saçlarını ezbere alıyorum
belki bir gün bir yerde söylerim diye.
birinin korkusuyla uyanıyorum hep
melekler aşağıma doluşuyor
çekilip çekilip bir zaman oluyorum: hiç inanmadığım
bir rüzgârın koynunda, dün hatrın kaçı.
ölmeyeceğini bilen bir bıçak gibi
mutfaktan su almaya gelen bir nehir sesini
işittiğimde, ben de annemin bir geceliğine
rüyaya dönüştüğünü anımsıyorum.
tanrılar güzel kıyafetler giyer,
kadınlar gibi.
ve şarkılar gibi bir gözü açık beklerler
unutulmayı.
ve şiirler...
üç kedi
üç vakit
üç el
omuz çizgini yazdım bir yere.
öpülecekler listesinde senin o merhum uykun
bacaklarının kavisi, sırtından düşen katre
ve rahminden alınacak bir güneş daha
omuz çizgini unutmayayım diye
not ettim aklımın bir yerine.
sana yürüdüğüm yolları gördüm geçen gün
kanıyordu, kanıyordu, kanıyordu
bir sen bilmiyordun, bilmiyorsun, bilmiyor.
oysa, oysa diyebileceğim şeyleri kalbimde kapattım,
kilitledim fikirlerimi, kırdım vazoları, akvaryumları
geriye adım atmayı düşleyen sandalyeleri
ve tamtıkırında ilerlemeyen deyişleri.
belki bir kuş olmalıydım bu hayata
yapayalnız, sâdık bir kuytuda, boşluğuna
kafes gölgesinden bile korkan
garip bir kuş, aklım oysa.
sen kaç şehir geçebilirsen geç
ben bir su olacağım tiradımla yorgunluğa
tehir edeceğim sancıları, saçlarını uzatacağım gecemin
yankıyı anla: saatimi gözlerine göre ayarladım.
üç kâğıt
üç veda
üç ip
yağmurun sakladığı şeyler olmalı
muflis hatıraların sancağında bir renk,
filistin kokmalı ağzı, fransa gibi öpüşmeli
yahut bir zenci gibi dağıtmalı yüzünü
ölümün gösterdiği tabeladan inerek
bir gölge aramalı sığınacak böyle bir havada.
adımlarında soyut kelebekler uçarken
kaygı taşımalı, kaygı bulundurmalı, kaygı
insan, kötürüm yargıcı, pak kapılarda sessizlik
süpürülür, bir gece yarısı, adın ağzımda uyur
sonsuzluğa katılır küçük bir bulut aynası.
perşembe’den, portofino’dan, istanbul’dan
geçit bulmalı bir karanlığın arkasından
sıza sıza yürümeli içlerine kadar saiği şartın
bir bilmece olarak kalmalı göğsünü unutan kadınlığın
yırtmacında kan tutkunu bir ihanet akşamı
göle unutmalı insan sarıyı.
kulağımda çırpınan ümit
ölüm kaşıntısı
lacivert gömüt
dinliyorum, yol benim
aldığınca tut kuru öğüt
gittiğin yerden bir ışık yak!
Payanda
5.0
100% (4)