3
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
1011
Okunma
Git Mavisi
I.
benim mavi gördüğüm yoldur uzunca git dediğin
bir susuşa gizlenmiş arka pencerede oturuyordum
sarkarken bir güneşin alnından sana bakan tanrılar
eskitiyordu kumaşını, bir rembetiko çalarken akşamüstü
yanlış anlaşılmalar şehrinden yavaşça yürüyerek dönüyordum.
sana tutundum
sağanağın altında bir şemsiyenin kollarını saran
ince bir sızı gibi
yokuşun başında babanı beklerken bütün gün arsızlığı
bütün günahları tek tek tahtaya kaldırıyordu hayat
eşitsizliği bundandı değer verirerek çözümlenemeyen aşkın.
ben sana kızıl masallar aldım yarına saklaman için
dün çıkarsa içinden beni hatırlaman için
sense bütün bilyaları mahallesinde unutmuştun umudun
yarısı yenmiş ölümlerden bir ısırık daha aldı pardösün
git dedin bana- senin gözlerin allah siyahı
giderim dedim- bunca zamandır aldatıldığımın sancısı
kal demeni beklerken yırttım bulutları
çok acemi geçiyordu bir kadının göğsünden son şarkı ilahı
mırıldanıyordu bütün yenilgileri kediler.
yanlış mumlar yandı sen üflerken küçücük bir kibriti
sakındığımız yerin halatları kopuyordu- sen dersin golgotha
ben de derim- portofino
bir gezegen kurulmasın her pazar yerine
adresi belli satılık ruhlar ardı
kancasına takılmış bir balığın son bakışıydı
dudaklarındaki kanlı tuzun ilk sevişme zamanı.
II.
uzaklaşıyorum
ellerin şimdi bir banliyö
dimağında değilim yorgunluğun
çetelesini tutmuyorum saydığım merdivenlerin
uçurumdan atlama isteğim var yalnız seninle beraber
iki elin birbirine dokunurken çıkardığı sesi özlüyorum belki de
aşağı düşerken bir gül gibi masum
bir suçu yokların zindanlarında eskitiyorum şafakları.
berdevam ağlamalar bunlar çünkü
hiçbir duanın başka duaya inandığı yok
seni severken ağzımın ketumlaşması bilhassa mecbur ettiğin cinayetin
fail tarafıyla kınaması
kınalı elleriyle annemin göğe olgunlaşması
otururken üzerime soyutluk karmaşası
bir dilek diye tutuyorum her gece adını.
III.
şimdi ne kadar izafidir bakışlarından bir anlam çıkartmak
duvarın okşanmaya ihtiyacı olduğunu bilmek yalnız bana mahsus
bir devrim niteliği taşırken deniz
dalgasına katacak son sorduğum soruyla hışım cevabını
sana bir kayık dolusu rüzgârla ulaşacağım sanırım.
ama unutma
burada böyle rüzgârlar bir yerden sonra yasak.
bir yerler git dediğin mavi sancak.
IV.
İnayeten kaldırırken münferit acılarımı
saydım bir eksiğim cehennemden
cennete sıkılmış üç kurşunum var muskamda
aklımı deliyor kaybetme telaşı
kanımda sen sektirirken en incecik özenle seçtiğin taşları.
taşa bile müsamaham var sönerken sigaram karanlığın tersinde
ellerimi taşımak istemiyorum yorgunluğuna hazin konvoylarla
ilerlerken kırılıyor nefesim en son yokuşta
artık ne yuvarlanıyorum
ne hızlıca basıyorum yere
kendime kurduğum savaşlarda yenik düşüyorum aynanın diline
beni anlamıyorlar duyuyorum bir kuşun kükremesinde.
git diyorsun- elbet bir sudur çiçek
gidiyorum bilmediğim dilse bile gitmek!
Payanda
5.0
100% (6)