1
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1254
Okunma
Alıştım yalnızlığa,
özellikle de siyaha boyanan perdeleriyle geceleri..
Radyo herhangi bir slow frekansta çalarken, yalnızlığım;
gözlerimi döven kavgacı nağmeli ağlatan bir şarkıydı mesela,
gözyaşlarım beni boğmaya çalışırken son anda durdurduğum.
Ya da gecenin yarısı makamsız bir floresan iniltisiydi sonra;
işkence gibi acı çektiren,
bu yüzden susuşlarımla yuhladığım.
Kitap okurken,
başımı harflere koyup satırlara da sarılıp
uykusuzluğa yattığım bir yataktı her tarafı.
Alt tarafı ağladım.
Yastığımla beraber kitapları da ıslattım ama biliyorum.
Yırtılmasın diye yavaşça çevirdiğim sayfalar bile ziyan oldu,
mürekkebi bile akmış, satırlarca ağlamıştır hatta bilmiyorum..
Ağladığımda ellerin yoktu,
yoktu işte..
Ben de ağlayarak gözyaşlarımı;
ellerini aramaya göndermiştim yine.
Ve fısıldamıştım kirpiklerimle;
bulmadan geri dönmeyin
ve şarkılar yeter artık,
gözlerimi dövmeyin..
Bir şarkı çaldı,
sonra her yer gözyaşıydı.
Ama gözyaşlarım ellerini bulamadılar.
Belki de geceydi,
karanlık ve zifiri
o yüzden göremediler..
Yine gece
ve yine sen yoksun ya,
Gözyaşlarımı kendim siliyorum hâlâ..
Ahmet Kastancı
5.0
100% (1)