4
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
907
Okunma

geceye uzanırken ellerin
cumbalı evlerin neşesi sarar gamzelerini
tutmak isterim dalından, tutmak ve ısırmak elmaları
aniden çıtırtılar duyuverir yokluğun kulakları
yokluğun doluşur pencere kenarına
buğulanır gözlerim cam misali
kurutmaz hiçbir nefes nemli boşluğunu
siyah, ardı sıra duvarlarda is tutan gözleriyle
toprağa kucak açar hayalistanın da bir gece
kez, bu sefer yırtık bir fin kızının elbisesidir
duymaz kulakları Luther’in
sesin kadar uzaktır tutsak şehirlerde özlemin
ufalanır, kaçıverir zaman akıl uçlarımdan
sinir küpü efelenmelere bölüşülür aşk
mezesi eksik rakı sofrasında dualarıdır balıkların
tekrar yaşamak için ve tekrar nefes almak
resimlerin hiç bu kadar manidar bakmaz gözlerime
bir daha ellerinden tutup, farz-ı misal seni prenses yapmak
külüstür bir şahinin kasasında başının harflerini yaşatmak
farz-ı misal muhal olmayan bir senle yeniden yaşamak
tutmaz
uçları birbirine değen yaş gözler hiç birbirini tutmaz
kapanmaz
geceleri açıktır iki çeşme pinhan aşkına
düşer elleri kayıp bir tekfur’un kızı ardınca
bâb-ı âli baskını olur senin yokluğun
kellemi ister kadı efendi
annem dayanmaz
saat tam on iki oldu mu yine
uzaktan kumandalı bir üşüme girer tenime
en ağır organım sızlar derinden derine
senli ateşlere tutulan gökyüzü gözlerime oturur
bulutlar, parçalı bulutlar kanar yağmur yağmur
gölgemi istila eden yaşlar, aşk diye okunur
ne kadar istesem de
bir çita kadar hızlı olamadığımdan gecikirim senli okunuşlara
ve düzlükte her zaman tehlikelidir sevgiyle kanamış, çocuksu yara
leş seven insanlar diyarı;
kalbi kırıklar coğrafyasında
ve
senin saç kırıklarına yuva olmuş hasretler yeşillenir
sonra
anışlararası silinen yüz haritasında anlamsız savaşlar
hatime
eklenen geçmiş zaman kipidir
her kelime sonuna
5.0
100% (8)