13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2188
Okunma
ıslıklıyor cırcır böcekleri
göz kırparak kayan yıldızlara
ben ise karanlıkta
elimdeki el fenerinin
ışık huzmelerinin açmış olduğu
aydınlık yolda
tek başıma yürüyorum
ardıma dönüp bakmadan…
vızır vızır araçlar geçiyor
farlarından çıkan aydınlık
boyuna değiştiriyor
cansız ama hareketli yoldaşımı
hayat gibi upuzun bazen
sonra beklemeden kısalıyor
bir an sonra yok oluyor
tam bir ortaoyunu icra ediliyor
merakla izliyorum gölgeleri…
iftarın ağırlığını
teravihin hafifletici temizlemesiyle
atıvermişim bir kenara
dilimde salattan kalma
ilahi mırıltısı ile söyleniyorum
sonbaharın serin ama tenimde bıraktığı
soğuk etkisiyle diken diken oluyor tüylerim
okşayarak başımı alnımdan öpüyor rüzgar…
iç geçirmelerle titreyip üşümüşlükle
yoluma devam ediyorum…
gözlerim sıcak yuvamın penceresinden
dışarıya sızıp uzaktan gözüken
bahçe sineklerine sıcaklık verip
onları aydınlatan odamın yanan lambalarında
nihayet kapıdayım, kapıyı çalmam ile
elo’nun “hoş geldin baba” diyerek
üzerime atlaması arasında geçen süre
takılıyor aklımın bir köşesine
bir göz kırpması anı… cevabı gecikmiyor
sonra bir kızın babasına olan sevgisinin
dünyada kapladığı hacmin büyüklüğü
ne kadardır sorusu yankılanıyor
beynimin loblarında karşılıksız
kocaman bir boşluk olarak
öylece duruyor bir yetim gibi
sarılarak öpücüklere boğuyorum onu
bir babanın bu an yaşadığı mutluluğun
yüreğine düşürdüğü ağırlığı
tahayyül etmeye çalışyorum
ve tüm bu güzellikleri yaradan
Rabbimin büyüklüğü
Şükür O’na…