16
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1246
Okunma
gittin bir korkuluğa gönül verdin çocuk sen!
ellerine barut sinmiş
yüreğinden nasıl çıkar ko(r)kusu
cennet varken, nedendir bu cehennem!
bilir misin, analar nasıl büktü boynunu?
bilirim denge yoktur dünyada
alev alev yanarken, yeşiller tükenmede
büyük balık, küçüğü yutar hep
lâkin, illâki orta bir yol olmalı!...
erkekçe tükürseydin yüzlere
güdülmeye vermeden fırsat
haykırsaydın dağa taşa”coğrafya kader” değildir diye
kör olmadan
kalemle bastırsaydın kinini
muhtaç olmasaydın asla nâmerde
hüzzam makamından geçemiyor günler zamanda
selâlar çınlıyor hergün bu semâlarda…
/yüzünde ışımış nehirler akacakken
alkanlara boyanıp geldi memet nöbetten/
bahara gerinen kollar kalmış açıkta/ kışta
kavuşmak, kavşaksız tek bir yol şimdi
hem avcı hem av olup avlanmak ne zor ne zor…
bir bıçak parıltısıyla çölde vaha aramak sanki
durgun suyun susarken fırtına göğüslemesi
yarınsızlık yoksul sofralarındaki...
demire şekil veren ellerin, kaybolmayan nasırı
bulanık bir çayda akan kınasında gelinin
açık kalan gözleri
filizler kırılırken kökten
haykırır avaz avaz
bizim yarınımız yok mu?
ey hayat! yaşamak dediğin bu mu?
bedenimiz harman yeri
kağnı ayaklı günün, her saniyesi zulüm...
“en büyük” değilsin sen!
henüz dalında fidan
uyan kınalı kuzum /uyan küçücüğüm uyan
öksüz anan / öksüz baban / öksüz kaldı beben…
dayanamıyorum dayanamıyorum...
ananın aksütü gibi helâldir kalan ömrüm
tek Yaradan istesin senle yer değiştiririm!
Hâdiye Kaptan
c) Bu şiirin her türlü telif hakkı,şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.