4
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
832
Okunma
sabırsızdın, nefesine su bekleyen tohum gibi
görmedin dönüşsüz gidişleri
dil dehâsı sen
büyüttün aklının yalanındaki efsunu
vuslata kanmak isteyen yüreğin yordamında
yaslandığın yalan duvarı, taşıyamadı seni
ne çok mendil, ne çok liman biriktirdin
çarkların narasıyla, yüzün eksik kaldı sularda
kapandı ilkyaz kapısı
saçları kesilmiş söğüdün cılız aksinde bir hazan ağrısı
sessizlik, sokakların bekçisi
yok sabahların sıcak merhabası
şafağında öldü gün, siyaha döküldü ışıkları
dillenmeyen günahın ağırlığı
dünün, bügünün, yarının
durur acının sabrındaki gizli ağıtta
kapatmadın geçmişin kapısını
vicdan ağrın / iç kavganda boş bağışla(n)malar
kendi kendini hapsettin içine
için ,bahçelerin kış yalnızlığında yaşam fukaralığı
o ki, en tabii korkudur ölüm
taşı daim mat
düşer başkaldırının gardı
seyreyleyen gözlerde, o keskin gerçek
harlı ateşleri yakar evlerde
“dünya bir han, bizler yolcu”
bütün mümkünleri mümkün kılmak
can yükün/ de sensin pay ile payda
mutlak vardır yeni mevsimlere zaman
eksik dallarına tutun, içinin yol(u)culuğunda
bil ki, cennetle cehennem gözündeki ateşte
hakkındır bir bağış/la serçe yüreğini
u n u t m a, sürmeyecek bu yıkım, bu buhran ömrünce
gözdeki güz gölgesidir yalnızca
Hâdiye Kaptan