2
Yorum
8
Beğeni
0,0
Puan
97
Okunma

vururken saat son tiktağını
kanadıyla saramadı dünya acıyı
sözün büyü (sü) cüsü mavi ışık sönmüştü
dünya değirmeninden uçup gidemeyen
kanadı kırık, ürkek güvercinler kaldı arkada
soldu cennet bahçeler
sarı sıcak zaman durdu
durdu dünya
uğultusundan başka bir ses duyulmuyordu
ağlıyordu gökyüzü, hıçkırarak ağlıyordu
aralık kalan kapıda
bir heykel kadar taş/ tı mânâ
yaşanacak ne çok şey vardı oysa
hiçbir dudağa değmesindi artık yaşam
kasvetinde çıldıran günü
bir tabanca sesiyle susturdu adam
şimdi, beraber çıkacaklardı han kapısından
oluk oluk taştılar
acı seslerin rüzgârıyla
günden, kara geceye doğru aktılar aktılar aktılar
aktı /apak/ bir çarşafın altında
ölmeyecek
uğrunda ölünecek ADAM
gidiyordu, kağnı ayaklar ile
mecâlsiz eller üstünde
bağrı yakan
ateş topları patlıyordu dört bir yandan
er geç gidilecekti ya
“her ölüm erken” di
lâkin bizim için bu ölüm idi en erken
(…gelebilsen yeniden Samsun’dan gür sesinle…ne çok ihtiyacımız var SANA bir bilsen !…)
Hâdiye Kaptan
( Bu şiir 10. 11. 2009 tarihinde yayımlanmıştır. )