1
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
961
Okunma
sana uygar bir aşk hecesinden çiçek sunmuştum zamanında
gece iyi saklıyordu tüm fahişeleri sokak aralarında
yanımdaydın
dokunduğum an irkiliyordun
küller savruluyordu ayah hizanda
ışıksız bir kent hayal ediyordu yüreklerimiz
korkuyordun
hem de çok
tarihin onulmaz çocukları gibiydik
sen pembeydin
ben de siyah bir o kadar
haritalarda hakkını geri alırken Afrika
sevişiyordu otlar arasında yorgun secdeler
elimle terk ediliyordum doğduğum şehre
sen park edilmesi güç bir mekan oluyordun aşka
sınanıyordum
hem de defalarca
belki milyon defa
bakışmıştık aynı masada
son fasılaya girer gibiydik ülkece
ekmekğin en namuslu lokmasıydı sevgimiz
seviyorduk gözlerimizi
hep aynı renge bakar gibi
gökkuşakları çiziyorduk sessizliğimizle
bana anlatmaya çalışıyordun yalnızlığı
oysa ben daha sen gitmeden tadıyordum
hiçbir kimseye yakışamayan bıçak yarasını
tüpler patlıyordu kent kent
yıkılan ülkelerde devrimler yaratıyordu halk
biz soğuk bir beton üzerinde
bizimle birlikte yorulan zamanlar doğuruyorduk
sen öleceğimi bilmiyordun asla
çok defa kaybetmeyi dahi yeğlerken yaşamaya
satıveriyorduk entegresi zor umutları aşıklara
saçların omzumda yanarken ikindileri
güneş bir başka avutkan oluyordu beni
biliyordu o da, gideceksin bir gün dün gibi
5.0
100% (5)