6
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1350
Okunma

Küçükken rahatsız olduğum için giyemezdim kot pantolon. Bir gün hiç adetim olmadığı üzere kot pantolonla arkadaşın evine gitmiştim. Kız bana ’ zengin piji misin’ demişti...
Ah adını anarsam akrabaların küser bana! Keşke o kadar güzel olmasaydın, aptallığını bile yiyorum aşk için vallahi...
Neyse ki, kendin gibi birini buldun, rahat içim şimdi...
ve an sessizliğin zafer mitingi
artık susabiliyorsun
yürüdükçe yollar senin
ıssız çöller bahanen şiirlerde
arka sokağında zamanın raksı
boks peşinde birkaç zıpkın anadolu evladı
söz verilmiş soysuzluk yatağına davetli
sabırla dökülüyor mevsim sonbahar
ağrılarını katıyorsun yalnızlık secdelerine
ne göğsünde iri bir ejderha var
ne de bayılmak için düşük bir tansiyon
sadece vakit diyor ki ’tamam’
hesap ödeniyor menzilinde
tüm aşklar mansiyon
daha gidilip görülecek çok yer varken...
mesela yüreğinden birkaç asır öncesine dönüp
tozlanmış posta kutusunu açmadan
numarası üzerinde örümce ağları
ömrünce seni, senden habersiz sızlatan
aştan büyümüş bir kale var
ağrıların
sancıların
yalnızlıkların
belki de ’mutlu olmayan aşklara’ isyanların
eylül -zizimiza- nefesli bir melek kucağında
öpüşürken
daha anlamsız kalırken
parmakların avuçlarında
bir söylenti buluyorsun karanlıklar ardınca
visal yok, misal yok, her yok da bir ...
içinde doğacak süslü bir hayal
bilge beyazlığın dahi nefeslerinde aşka tok
beethoven kadar doğal ayak izlerin
bitpazarında satılmaya razı olacak kadar da
aptal düşlerin
saçların emziriyor mendillerini titrek ellerinle
ateşlerin ring
altı üstü birkaç zaman daha
’belki de kime kısmet neyi sevmek’ dercesine
ölümün king
ruhunun akıl almaz duygu bağışlarında
daha ölecek zaman varken bir otobüs durağında...
keyfine dair dilinin ucunda bembeyaz bir fotoğraf
’yaralı şairlerin mabedi’ merkezde bir otel
istasyonda hitler’den büyük yaşlı kamelya
ölünün karnı kadar şişkin nefesinle
kurtulmak istiyorsun tüm saçmalıklardan
en yüksek tepeden bırakıp kendini
yaşamak için bir daha asla sevmemek
adı genelde ’ölümde’ olsa
her zaman gitmek
sen kendine
şimdilik iyi de bakmıyorsun aynalarda
girişinde artık kayan bir halı da yok
mevsim tespihin tanesi adım adım
hep sürgün ağlayışların
yalan da atabiliyorsun çok rahat
’ağlamıyorum’
sonra yine kendine buyruk
kaldığın yerden hayata tutunup
aynaların tarifsiz kederlerinde
unutulmuş bir lisan buluyorsun
sevmeyi istemek kadar güzeldir sus’’a’’mak
ne kentler yıkılmış da tarih de
sen hala yıkılmam zannediyorsun
’iyi güzel hoş’ aldatıyorsun da
aldandığını unutuyorsun
kapın kapalı
bir dizin de damarın tıkalı
yüreğinde aynı soytarı kılıklı
’yeminle’
kendini öldürmeyi
farklı kılıyorsun ’sevmekten’
bu da aşkın modern bir yalanı
başkası bilmiyor belki
akdeniz de suçsuz
en az marmara kadar
ama ben seni iyi biliyorum
istediğin kadar öldür kendini
bir örneğin aynalarda benimle
gözlerime bakıp
saplıyor hançerini
otobüs de bugün yine geç kaldı
karşıya geçip ağlamam bir asır alır
merhaba sarı saçlı güzel çingene
beni hatırladın mı?
5.0
100% (9)