6
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
1336
Okunma

Bir şehrin sararmış gökyüzlerini anlatmak istedim sana
Kimsenin bu sessizliğini sahiplenesi yokken hayatta
...
Her yerde
Morarıyor
Faltaşı.
C.S.
Yaz güneşlerinin geceleri daraltan bir havası yüreğinde
Rastlantı bir karmaşa ellerini çiğniyor tarifsiz sızılarında
İzi yokluğa sürülmüş bir gözyaşı tufanı oluvermek istiyorsun
Kimsenin seni duyduğu yok
Kimse bilmiyor yüreğine hapsolmuş alıngan karanfilleri
Tozlu raflar misali doldururken her gece kederini gözlerine
Siyahlara emanet ediyorsun yüzünün aydın kentlerini
Olmak istediğinden çok uzak da yaşarken hayatını
Kirpik ucuna yaslanıp seni üzüveren keder ile beraber
Sokakların şüphe dolu ayak seslerini dinliyorsun
Hiç bitmeyecek gibi gelirken dertler üzerine
Susamaya suskun bir Somalili çocuk kadar zayıf kalıyorsun yaşamaya
İncitilmiş gururun sarıyor ceplerini yıldırım seslerinde
Altın bir lakırdı dolaşırken dilinin esrarengiz tüllerinde
Şarkılar dinliyorsun anlamlı şairlerin dizesinden
Tüterken saçlarında bir sigaranın hoyrat karartısı
Sanrılar görmeyecek kadar iyi biliyorsun yaşamayı
Yüreğine gam doluyor gecenin kimsesiz kalışlığından
Deli rolüne bürünmüş derin yaraları olan ellerinde
Cinayete davet çıkartıyor kuş seslerinin anlamsızlığı
Bilmediğin bir dil kadar sıcak oluyor sessizliğin
Yüreğin ağlarken yanaklarından damla damla avuçlarına
Tanıdık bir acı köpürtüyorsun dudağın uçuklarında
Kalıveriyor ta orada burnu tıkalı bir çocuğun yarınları
Hiç olmadığın kadar severken, yaşamak üzüyor seni
Teninin mırıltılarında ağıtlar yakıyorsun yarınsız hayallerine
Yüzyıllık bir dost buluyorsun Ay’ın son dördünde
Kalabalıklar arasında yalnızlığın misillemesi oluverirken hayat
Düşüveriyorsun dizlerini kanatarak gururla her gece
Sen kadınsın, susmalarının bile anlamı var yaşamak adına
Birkaç kulaç ötende doğmak var yeniden gün soyunuşlarına
Efsunlu bir kalem oluverip yazarken saatsiz günlerin ortasında
Yarım kalıyor gülüşlerin hayatına isyan doldurduğun anlarda
Yaşadıkça sade bir yürüyüş uzanıveriyor geçmişe dair
Hiç olmadığını bildiğin kadar hiç olmadığın yerde
En garip bilmecelerden daha zor çözümleri olan gençliğine
Küsüveriyorsun noktalarının hiç bitmek istemediği şiirlerinde
Hep kocaman, hep büyük yazıyorsun anlamsızlığını
Oysa bir balık her gün sana yirmi dört altın sunarken
Sunulan altınların gidişini izliyorsun soğuk kahvenle
Aldatılmış incitmelerde kıvranıyor mide sancıların
Çözümü bir başka zaman dert oluyor baş ağrıların
Bir kalem, bir de kâğıt koparıyorsun kırılan saçların gibi
Siyah hiçbir avuntuya bu kadar yakışmıyor sen üzüleli
Daha bir ağlamak istiyor yüreğine ait tanınmamış bulutlar
Yanakların ısınıveriyor, ellerinle yaslanıyorsun iç çekip
Dudak büzüşlerinde gök gürlüyor bir sabi ağlayışı gibi
Kıyılara göç eden şarkılar biriktiriyorsun her gece
Tavanına asılıvermiş kaderin inciniyor iç çekişlerine
Öyle bir nefes ki, marifeti ölüm oluyor hüzünlerine
Birkaç adım sonra bir araba geçiyor ansızın
Kulakların dinlerken teker seslerini adım adım
Tekrarlanmaya muhtaç bir sevgi bekliyorsun yarın için
Ölümcül aşkların yılgınlığına ait bej rengi kırılışlarda
Palavrasını sallıyorsun bir çocuğun kırık misketlerine
Rengi siyah bir yalnızlık sarılırken teninin sıcaklığında
Umutlarını morartan serçelerin yaşlarını tutuyorsun kirpiğine
İyileştirmiyor şarkılar, hep aynı filmi izleyip
Sonunu bilmenin gururuyla bir nefes alıyorsun sigarandan
Belki mühürlü kalıyor söz alışların yaşamak adına
Belki kusmak istediğin duygular bunaltıyor seni
İlk gözyaşı kadar masumken her yaşın yanaklarında
Belki iyi anlar için azap çekiyorsun böyle anlarda
Kim bilir
Yanına gelecek mor elbiseli bir peri kızı
Tutuverip içecek yaşlarını doya doya
Ve sen o zaman ağlamayacaksın böyle
Alnını örten uykularının toprak acısında
Defalarca gülüverip hayata…
5.0
100% (11)