13
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1556
Okunma

solmuştu teninde beyaza çalan gülüşleri
kömür karası gözlerinde yılların aşkı gizlenmişti
sualsiz sessizdi bir gelin gibi narin
ince zarif yürürdü
arnavut kaldırımları döşeli dar sokakta
uzun saçları savrulurdu güz akşamlarının ayazında
salınırdı sesindeki sakinlikle az türkcesiyle
ve aşıktı görenler
ayak izlerine...
sürmeli kirpiklerinde aşk izleri saklıydı
kopçalı derin entarisi
kollarını genişletiyordu kırmızıya çalan renginde
koşardı dertlerini gizleyip gül endamında neşeyle
gizemliydi değerdi ellerindeki nasırları, belli belirsiz hüzünleri
ve hayrandı görenler
ayak izlerine…
birgün
tükendi tüm geçirilen geçmiş terazinin öteki kefesinde
uçmayı çok isterdi hayrandı uçan her nesneye
sevmek onun şah damarına kazınmıştı
sürgün vurgun beklerdi gözleri hep uzaklara takılı
takip ederdi yolcuları
belliki birini beklerdi sevinçleri
güneş var gücüyle soyundu ışıklarını
uzandı serin mavi gök neşesinde
süvarisi kılıç kuşandı
var olan gülüşlerinde
son arzu dileği nüksetti
kırık dökük gözlerinde
beni İstanbul semalarına gömün diye…
işte o an bitti bir nefeste
yaşlı gözlerini gök kubbeye dikti…
ve duyanlar hüzünleri giyindi bir dostun gidişi ardından
güller seripildi toprağına
artık matilda ayak izlerini yanında götürmüştü…
n.altın BİNGÖL 21/07/2011 kırlangıçların uçuşunda bir çay keyfi..
5.0
100% (12)