8
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
2935
Okunma

“Ömrüm,
ah benim ördükçe sökülen yakasız kolsuz hırkam...Ş.E”
Göğüs kafesinde
Yıl/an ısırığı feryat
Kirpiği kapamaz yurtsuz yaş düşümleri….
Bir safra kustu dermansız
Dilinin ezik sözcükleriyle
Kendi avlusunda soluklanırken gazel
Z/arif bir gölgeydi en fazla ışıksız ve buğulu dünyasında…
Tenha sokaklarda hıncını alan adımlar
Karabasan siperlerde zamanın ayak izleriyle sancılanınca
Kirpiklerinden süzüyordu hakikat damlalarını
Onlarca insanın acısıyla atarken kalbi…
(Kâ)kül –kir(pik )arası
HarF tipi bir c/eza ah ile yazar kendini yüreğe
İçindeki çocuk kaldırdıkça başını gökyüzüne
Kör kuyu güneş /büyüyen taş
Uzuyor uzadıkça bulutların siyahı
Gözleri ah kümesi
Denk edilmiş doluya tutuluyor gözbebekleri….
Kılıktan kılığa giriyorken umutlar
Rüzgarın belini büktüğü gül hüznü ile
Kendi dilinde konuk türküler ayaklanıyordu halka halka
Isırarak dilini susuyordu tarifsiz ve mesnetsiz ayrılığa…
Yüklenip karamsarlığı
El değmemmiş geleceğin geçmişten farksız yarınlarını
Hızlı adımlayıp aynadaki aksini
Bin umudu bıçak ağzında bırakıyordu çaresiz….
Dudaklarını yiyordu hêvî
Çatallı bir ıslık k/aralıyordu sonra
Bir ses çığlık düşürüyordu
Çocukluğunun adına…
Hançer d/okuyor dili/kim vurduya giden sevinçlerine…
Hêvî:Umut.