4
Yorum
0
Beğeni
4,0
Puan
1575
Okunma

Öksüz öyküleri koyup cebime
Bir şafak vaktine yürüyesim var
Ölüm kokan tarlalardan aşarak
Kanlı vadilerin içinden geçip
Hiç menzile varamadan yaşlanmak
Sana dokunmadan çürüyesim var
Heybemi açsınlar demirden ekmek
Taştan zeytin, incir,ateşten su var
Bir başka alemin sarhoşuyum ben
Ne beni anlarlar,ne de duyarlar
Sevdiğime üç beş kelam farz olsa
Katlim vacip olur, beni yakarlar
Yine de ey yarim gözlerime bak
Bu mavi denizler sana akmalı
Yokluğun ne yakın,varlığın uzak
Sevmeli seni de nasıl sevmeli
Ben yüzündeki tecelliyi
Dilindeki vahiyi sevdim sevgili
Ve sende duyduğumdu
Perde arkası kelam dedikleri
Şimdi kalbime düşen bu fetret devri
Nur dağının ıslanmamasından
Ağlar ör en mukaddes harabelerime
Güvencinler kaldır ki ben saklı kalayım yüreğinde
Gel benim kahve gözlüm
Küllenen kelimelerimi közlendir
Yaralarını sar kanadı kırık ebabillerimin
Çatlamış dudaklarıma bengisu ver ellerinden
Ayak izinden sür gözlerim açılsın yeniden.
Gel benim kahve gözlüm
Yeniden uçmayı öğret tüm ölü kelebeklere...
Bir şarkı bırak dilime kan gibi taze
Karanlık kadar siyah, hüznün kadar soğuk
Zihnindeki ayak izlerim kadar eski ve solgun
Bir gülüşüne bile razıyım şimdi
Yeterki bakma yüzüme böyle
Kaybedenler gibi…
Paslı bir merhaba,kirli bir selam
Yeterki sen susma kumrular gibi
Biraz küflense de güleceğim var
Yeter ki sen susma,hayat zaten zor
Ve benim çok fena öleceğim var
26 mayıs 2011
4.0
100% (1)