26
Yorum
16
Beğeni
5,0
Puan
2028
Okunma

sen bilindik hafıza kayıplarına sararken bu şiiri
ben öykülerini bağlayacağım bileklerime, biraz hazin biraz deli
ve girdiğim her enkazdan hüzünlü gözlerini çıkaracağım
bilir miydik o gözlerin, mezar kazıcılarına taş çıkartan cesaretini…
ne dizlerine dökülmüş terimi içeceksin bundan böyle
ne de ben resimlerine esaretimden vazgeçeceğim
sen birer birer soyunurken maviyi bedeninden
ben kimsesiz şiirler patlatacağım göğsümde
ve serçe sanrısına ayaklandıracağım er’siz direğimi
oysa serçeler, ezbere uzak kalbimizin tek yalın gerçeği…
duyuyorum, yine ölüm tahtına serilecekmiş saçlarım
sekiz ateş düşmüşken uzuvlarıma
ağlamak yine yasaklanacakmış mayıs’larıma
sabah, dağlarımın o engin sessizliğine sokulurken
ben, yarin dudak arası çayından geçeceğim
ve her geçişte biraz daha kaybolacak masumiyetim
küçük baharlar büyüten eller, şimdi fidansızlığın koynunda
ah küçüğüm!
kucağında bulutların işi ne…
her damla yağmur değildir ki
çünkü yağmur sadece kırmızı ayakkabılarının bereketidir
sen geçip giderken başucumdan zamansız
pisi pisine bir yokluk sunulacak gözlerime
ve ben kumdan kalelerimi dağıtmana izin vereceğim
aydınlık meğer anlaşılmaz bir karanlıkmış…
“her aşk kendini yaşar, çaldığın kapı kapanır sonunda
içinde bir sen bulursun ; büyümüş, anlamış, yorgun…”
miNe güLtepe
5.0
97% (28)
4.0
3% (1)