Şımarık ve tehlikeli şakalar yapabilen bir ışığın
peşinden sürüklenmekten nefret eden bir gölge olarak siz,
boşlukta çiçek yetiştirmelisiniz.
Richard Brautigan
....henüz tükenmedi ferim
boşluğa bırakıyorum sesimi
gidip sahibini bulsun nefesim.... bir masal düştü parmak uçlarıma
şehrimin gözlerinde deli bir yangın şimdi
gece inadına tütün sayıklıyorum yeminlerimi unutup
şiir de nikotinsiz olmuyor ki biliyorsunuz işte
ben gidemediğim o uzak ülkeyi düşlüyorum yine
yağmur toprağa küsmüş gibi gökkuşağı vermiyor düşüme
sıkı bir pazarlığa tutuşuyoruz
zoraki bir
bulut mütemadiyen
gülümsüyor
umurumda değil
mutluyum zaten
ben masalımı okuyorum
uzak ülkedeki değirmeni de bilmezsiniz siz
hatta deredeki balıkları, su yosunlarını da bilmezsiniz
öyle azsınız ki, tükenmekte hayal ettikleriniz
o uzak ülkeye benim gibi siz de gitmediniz zaten
ama ben biliyorum görmesem de biliyorum
bir gün ölmek için gideceğim oraya
saçma sapan şarkılar dinleyeceğim
hatta bilmediğim dilden sorulan sorulara kafamı sallayacağım
ama siz başlarınızı çıkaramayacaksınız esaretinizden
hiç merak etmeyeceksiniz belki
karanlığınızda boğulacaksınız körken ve sağırken duymayacaksınız
bir martı kanadına takılıp da yollara -neden- düştüğümü dillendiremeyeceksiniz
biliyorum beni hiçbir
zaman anlayamayacaksınız!
siz hep şikayet eden çoğunluk!
azınlığımla karşınıza dikileceğim
şükredeceğim yaşadığıma
ama öldüğüm
vakit müteşekkir bir suret takacağım
kır
çiçeklerinin mesut ve riyasız rüzgarlarını savuracağım yarınlara
su olup akamayacağım belki
kuşanamayacağım platonik
sevda yanıklarımıda
omuzlarıma yüklenemeyeceğim karşılıksız
aşklarımı
ama biliyor musunuz ben yine de gideceğim
sapsarı başakların üzerine atacağım kendimi
gözlerimi kamaştıran
güneşe dönüp diyeceğim ki
’işte buradayım iliklerime kadar katletsene tenimi, tenimi, ten.. imi…’
sonra
gülümseyeceğim gururla, o kadar
meydan okur gibi..
fulya/mart2011