1
Yorum
0
Beğeni
1,0
Puan
1441
Okunma
Terli penceresinden odamın
bakıyorum çıplak dallarına ağacın
gün yavaşça ağırdı siyahı silerek
kapı arasından, pencere önünden
sokuldu evlere mahçup...
Yokuş boyunca birbirine dayanmış evlerin
bacaları tütmeye başladı
servislere koşan işçilerin sigaralarıyla bir
ihtiyar çiçekçi kadın kapısını araladı
elinde sepeti namusçasına yapıştığı
içinde üzgün çiçekler hergün daha da sarardığı
yürüdü işçilerin ardından köşede bir sokağa saptı...
Ben alnımı gererek doğruldum koltuğumda
uykusuz gözlerimle kibritimi aradım
tuvaletteki aynada kendime rastladım
yüzümdeki şaşkınlığa bir mana aradım
yoruldum üstüme titremekten her aşkta
her sabah rotatif gibi işleyen bu şehirde
ben kendimi sığdıracak bir yer bulamadım...
Hangi yolun sonu yokuştur, uçurumdur
düştüm de bildim
karşılık gözetmedim hiçbir gözden sorgusuzca sevdim
benim gördüğüm bu şafaklar bu insan halleri
çizdi yüreğimi güneşin toprağı böldüğü gibi
ben her gece yağmaya niyetli bir buluttum
şehri boylu boyunca ıslatacak
fakat o ihtiyar çiçekçi kadın için dindim
sütten kesilen bir ana gibi acıyla, öfkeyle...
14.03.2011
06:14
1.0
100% (1)