1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1456
Okunma

yolculuk
ötelere
bavulumda güvercinler
bir sigara içimi belki kalan vaktim
insana tepeden bakan doruklarına dağların
fırlatarak hüzün kokan tebessümler
yanıp sönen heyecanıyla noksan yaşamların
güneşin felç olurken belden aşağısı
kambur sırtlarına şehrin
kamçılar iniyor rüzgârdan
renk vermez
kifayetsiz kelimeler
solgun yanaklarına
gecenin
okyanus kalmadı düşmediğimiz
boğulduk
ancak boğulacağımız kadar
ve öldük sonra
vazgeçemeden alışkanlıklarımızdan
dirilen gece
kaçışıyla güneşin dağlar arkasına
ısırdı göz bebeklerimden beşer adım
gerdi saçlarını hemen
çöreklenip sinsice
can çekişen yüreğime
sonsuza
çeyrek kala
korktum
dev cüsseli gövdemin
geçerken karşısından
bir tutam bezginlik
sokak lambasının kopardığım gözlerinden
kelimeleri çatlatan aşk
uzaklaşırken hayaller doludizgin
zorluyor
aşınan kilidini yüreğimin
yağız ağıtlar yakıyorum soylu atlara
/ ölen binicisizlikten /
kör alıcısı olmak sunuldu bize uyuz atların
hantal ter damlaları tomurcuklanıyor şakaklarımdan
çizgiler
kolay kazanılan acılarla derinleşen
tebessümün yüzümdeki
üç kulaç arkasında
sonra bıçak bakışlarım
kesen ipini gecenin
denize dikilen ağacın diz çöktü dalına
güneş yüzlü çocuklar
mühürlensin
slogan kusan ağızlar
diller gerekli yürekçe konuşan
bir insan çıkmalı gerçek / meleklerden üstün /
ördüğüm kozadan
ve anlamını bulalı
ahsen-i takvim
istemem başka bir şey
alsınlar varlığımı tüm
kalsın bana yalnız
aklım
yüreğim
ve
alnım