10
Yorum
9
Beğeni
0,0
Puan
2070
Okunma

Soğuk bir coğrafyanın fakir sofrasında unuttu yüreğini/Aldatılmış düşlerini arıyordu gözleri.
Esmer hayallerin gölgesinde uyurken tüyü bitmemiş çocukluğu
Zamanın kipine sığınıyordu ürkek iyi niyetleri
Gölgesi düşüyordu batan güneşin çıplak topuklarına
Islak bir gülüşle dayanıyordu göğsündeki aslana…
Ki...Konuştukça güvercin gagalı gün saçlı dilekleri
Özgürlüğü susturulmuş halkların dilinden öykünür gibi
Ya da toprağa gömer gibi doğumu
Lokmaya susar gibi tokluğu!
Eskimeyen bir hüznün parmakları kınalanıyordu yetinin eşiğinde
Yeniden bir namlu dayanıyordu düşlerin şakaklarına
Yenilenen/ sus rengi bir akşama meftun gözlerle
Ölümü sever gibi
Ya da koşar gibi ekmek kırıntısına
Öylesi mahzun/sefil dünya da
Yüzleşirdi belengaz sabahlarda öz varlığıyla
Bir önemi var mıydı sahi yaşamda?
Kirpiklerine firari kömür damlalar kuşatadursun
Paslanıyordu tebessümler yarına…
Çiçek işlemeli kundağın bulaşan k/ana havar kattıkça nabzının ahengi
Bir zulme başkaldırmak kadar insandı
Sus kadar zul bir kalabalık içinde
Tan vaktini giyinen suretlerin derinliğinde
Çocuk ciğeri alazlanırken çığlıklarla/kızıl kıyamet
Yağmalanan bir ülke sözcüklerle
Zincirleniyor dağlarımın karına…
Saatler yokluğa tik tak
Dilinde ezbere dizilmiş yanılgılar
Gözlerine bağlanmış bir zifiri yazma isyan
Adressiz bir yalnızlığa öfke sızlıyor hiçliği
Midede kalabalık düşüncelerin kıvranışı geceyi tırnakladıkça
Ve toprak kokusu genzini yaktıkça hıçkırıklara bölünüyor çaresizliği
Biliyordu ki her yeni günle çakallarla nöbette gözleri düşüncelerin.
Dilinde farklı dönse de tümceler o bir insandı/yürek sahibi…
//Ne vakit kıvrıldıysa ayrık otu toprağa
o vakit bitti kardeşlik
otun ve toprağın bağrında/