9
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
903
Okunma

ey aklımı emanet ettiğim bulutlar
hangi dağın başında dumansınız
yağmur olur damla damla inerken saçlarıma
hangi gönülde buhar olup uçarsınız
yüreğim olsa da yorgun
tırmanır dik yamaçlara
gürgen dalında eğilir sevdam
dalar seyre içimdeki hüznü
ağlamaklı
renk körüyüm ben
kırmızıyı bile ayırt edemem
bilirim
hicran beni sonra yakalayacak
göç eden gönlümün en çekingen yerinden tutacak
her yolculuğa ayrı bir bahane bulup
beni yalanla avutacak
tadını özledim
yere basmanın çıplak ayakla
baharın çağırışını
toprağın cemreyle uyanışını yeniden
ve aşkın alevinde yanmayı
ölümsüzlük iksiri içerken
nehrin ıslak taşlarını seçmeyi bir yandan
yüreğimin emrine uyup
seviyorum demeyi
ah, nasıl da özlüyorum
yabancısıyım aynalarda kendimin
bulanık suya bakar gibi bakıyorum hayata
kaybolan kentin sıkıntılı mecburiyeti bir yanda
bir yanda
saklanmakta gizli bir öfke
köşe bucak içimde
kozanın kelebeği sevmediği yerdeyim
olsaydım bende yakın gözlerine
gözlüğün kadar
ida dağında bırakmazdım eftalya bakışlarımı
seyrederken ufku düşlerimde
susmazdı içimde ki gülüşü çocuğun
uzaklaşmazdı ellerin ben yaklaştıkça
şimdi öksüz kalmazdı dağılan saçlarım
yıldızlar bile açtı sırrını bana
bak
dolunay canlandı yine bir anda
baktı gözlerine sevdanın
nağme oldu bir nefeste haykırdı
ve sonra
susmayan düşler uyandı başucumda
gülseydin
dağlarda sümbüller açardı
gelseydin
ben de serin yaylalar olurdu ağustosta
ceylanlar kucağına yatardı gözlerinde
şimdi
senden öte
hangi yana baksam
üşümezdim...
5.0
100% (5)