0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
2449
Okunma
O Elif’ti.
bakabilirdi insanlara bu şekilde
ve bana da.
Yeni yeni bakışlar denerdi yüzüne
bana bakarken.
Elinin içini yanağına uydurup mesela.
Adını bilmeden sevdiğin
ve mevsimlerini düşündüğün çiçeklere benzerdi elleri.
Dümdüz uzamışlardı, Zemheri iklimliydi saçları
Gözlerine denk.
Ve içerilerde,
anne derinliklerinde,
bir karanlığında unutmanın
birdenbire parlardı,
Salı günleri çok bir hafta olurdu yüzü.
Uzardı Salı. Salılar.
Büyürdü,
taşardı insanın gözlerinden yüzü.
Elif’ti,
konfeksiyoncuydu çıplak ayaklarıyla.
İzmirli bir güzellenişi vardı.
Kokusu gülü andırırdı biraz gülümsediğinde
azıcık yakınında.
Beyaz elleri dişiydi,
Çiçek toplayacak kadar ve incecik
Öyle nazenin
kumruları çağıran bir ürkeklik.
Buğulu Temmuz arzulanışı düşlenmese bile.
Şubat kadar sırlı ve ihanet dolu.
Şubat kadar uykuya yatkın,
ihanete yakın
yer yataklarında.
Ve çabucak ballanan incirler
ulaşılmaz dallarında
bembeyaz kar akardı gökyüzü
hiç bıkmamış
hep o aynı serçeli sabahlarda.
Eğer eski yüzyıllarda yaşasaydı;
adı tezkirelerde geçen şairlere
başka türlü şiirler yazdırırdı
ve bıktırırdı oğlanlardan onları.
unuttururdu.
Öyle diyordu
keyifli gün batımı özleyen gözleri.
Elif’ti.
Bakışına yepyeni öyküler katarken
Müslümcü Orhancı yeni yetmeler,
jilet atarlardı kollarına.
Onu düşlerlerdi
umumi tuvalet kapılarına yazılarında
ve evlerine dönerken otobüslerde,
yataklarına yattıklarında
yeni düşler kurarlardı Elif kokulu
ve bitiremeden uyurlardı yorgunluktan.
Gözlerimden taşardı yüzü,
yüzüme yakın kalırdı
yüzü yüzümü yakardı.
Oysa hırkamın cebindeydi ellerim.
Gizli.
Gözlerimi pay ederdim yaşadığım bütün Pazarlara
bakışım Şubatlara emanet.
Fesatlanırdı kızlar Elif’in bakışına
arkadaşlık eden de olurdu
ama döner-ayran kokan öğlen aralarında
herkes onu kötülerdi
fena kız derlerdi.
Bilirdi anlatan da dinleyen de
ne söylense Elif’e dair yalandı.
yine de severlerdi hiç değilse kendi aralarında
Elif’i sevmemeyi.
onun gibi sevilmeyi isterlerdi.
Benim ceplerim karanfil kokmuştu
ellerim bergamut.
mesela gazoz alabilirdim onun bakışlarına.
dağılan günlerini toplardım haftamın.
Pazarları alırdım.
en güzel Salıları verebilirdim ona.
Her şeye rağmen ezbere gelmezdi Elif’in yüzü,
ürkerdi böyle ökselerden, uçardı.
ona bakanlar
bu yüzden bilemezlerdi neden baktıklarını.
ben de bilemezdim..
Belki unutayım diye bakardım
uyurken yüzünü düşlerdim belki
çıplak omuzları yanağına yakın
dudakları hafif aralı
ve birbirine yakın memeleri sıcacık.
Ama bir yönüyle başkaydı Elif.
Kimseye benzemezdi.
kolları çıplaktı
ve mutlaka tuz beyazı ayakları.
anlatan bakışları vardı.
Hep yalnızdı otobüs duraklarında
Bakışlarında fermanlı bir suskunluk uyur
Büyütürdü saklılarını.
Uykularını
ve konuştuğu da olmazdı pek.
Çocuk sayılırdı baksan
bakmasan baktırırdı.
gözleri öyle büyük ve upuzun Cumartesi geceleri gibi
ama öpülmeye uygun radyo açıkken bile.
ve sarılmaya beli
kim bilir nasıldı?
Çocuk sayılırdı baksan, bakmasan baktırırdı.
aklım bir oyuna gelmiş unutmuş sobe demeyi
düşmüş, bir akşam saklambacında
aklım şaşırmış düşlerim kanamada
Utanırdım.
liseliydi taş çatlasa, çatlamazdı.
Ne isterdi benden ki?
utanırdım yüzümü saklamaktan
karanfilleri her seferinde cebimde kurutmaktan.
ben de sevmezdim Elif’i
utanırdım yaşlandığımı hatırlamaktan....
5.0
100% (1)