0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1012
Okunma
Bir başkaydı "Onbir Ayın Sultanı" Ramazan, Fatih’te
Toplar atar,
Kulaklarımızı tutar,
koşardık Çoluk-Çocuk Evlere
İftar yemeğe.
Minareler arası Ampullü Mahya’lar
Işıklar yanar,
söyler çok Şeyler.
Malta Çarşısı ışıl-ışıl, renk-a-renk Meyva-Sebze Tezgahları.
Siyah-yeşil Zeytin, Kaşer-beyaz Peynir, Pastırma, sucuk,
Tavuk ve Balık Pazarı,
siyah Susamlı Pide Kuyrukları.
Yine,
yeniden,
yeni bir Yel eser
Şehzade Başı-Saraçhane’de,
İftar ile Teravi arası
Çadırlı-Çadırsız Tiyatrolar,
Namazdan sonra Gecenin Yarısına kadar çalar-oynar-eğlenilir;
Muzikli "Leblebici Horhor",
Hayali Küçük Ali Orta Oyunu,
Tuluat Ustası İsmail Dümbüllü
dinlenir.
Başlatır
Çocuklar Taşlayarak;
"- Başlarmısın, başlayalım mı?
Karagöz’ün Evini taşlayalım mı?"
Gelir Hacıvat Perdeye;
"- Yaaa Havle!"
ile.
Görünür Karagöz Sopasıyla, vurur Güm-Güm Hacıvat’ın Kafasına;
"- Yaaar bana bir Eğlence medet!"
der.
Güler,
alkışlar Çocuklar,
güler Çocukluğum bu Gölge Oyununa.